Geride bıraktığımız ve Ülkemiz açısından son derece başarılı diplomatik çalışmaların, ikili görüşmelerin ve temasların gerçekleştiği Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu (BMGK) 78. Oturumu, 'Küresel Çoğunluk'un sesinin daha bir güçlü çıktığı, sesinin daha kararlı duyulduğu, sesinin adalet, hak ve eşitlikler adına daha güçlü bir şekilde yankılandığı toplantılara ve tartışmalara şahitlik etti. 193 üye ülkenin yer aldığı BM'de, 70 ülke KüreselKuzey'i, 123 üye ülke ise Küresel Güney'i temsil ediyor. Bu nedenle, 'Küresel Çoğunluk' esasen KüreselGüney'i de kapsayan bir tanıma da işaret etmekte. Çünkü, BM'e üye olmayan ülkeler ile birlikte Küresel Güney esasen 125 ülkeyi temsil ediyor. 6,5 milyarı temsil eden bir 'Küresel Çoğunluk'dan söz ediyoruz, Küresel Kuzey'in 1,5 milyarı zor bulan bir nüfusu temsil ettiğini dikkate aldığımızda. Kuresel Kuzey 58 milyon km karelik bir alanı temsil ederken, Küresel Güney 93 milyon km karelik bir alanı kaplamakta.
Bu verilerin doğal bir sonucu olarak, kilometre kare başına düşen nüfus Küresel Kuzey'de 27,4 insan iken, aynı rakam Küresel Güney'de 69,2 kişi. Küresel Kuzey 62 trilyon dolarlık bir GSYH'yı temsil ederken, Küresel Güney 39 trilyon doları temsil etmekte. Bununla birlikte, satın alma gücü paritesine (PPP) göre Küresel Kuzey ile Küresel Güney arasındaki farkın kapandığını görüyoruz: 72 trilyon dolara karşılık, 69 trilyon dolar. Önümüzdeki dönem, Küresel Güney'in eğitim, nitelikli istihdam, inovasyon, bilim ve teknoloji alanlarında iddiasını katlayacağı bir dönem olacak. Bunun en somut sonucu ise, Küresel Güney'in ürettiği katma değerin, yüksek teknoloji ürünlerin oranındaki sıçrama olacak. Bu nedenle, önümüzdeki dönem Küresel Güney ülkeleri arasında 'yerli ve milli' teknoloji üretmek adına işbirliğinin daha da katlanacağı bir sürece de işaret ediyor olacak. Bunun anlamı ise, 'Küresel Çoğunluk'un ekonomik egemenliğinin yükselişi olacak.
'Küresel Çoğunluk'un ekonomik egemenliğinin yükselişi ise, 'güç merkezleri'ne ihtiyaç duymadan, Küresel Güney'i oluşturan ülkelerin kendi aralarındaki ekonomik ve ticari işbirliğini derinleştirecek 'koridorlar'ı kendi imkan ve kabiliyetleri ile inşa edecekleri bir döneme işaret edecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın detaylarını paylaştığı 'Kalkınma Yolu Projesi', Körfez Ülkeleri, Irak ve Türkiye arasında oluşturulacak 'sürdürülebilir kalkınma' odaklı, ekonomi-ticaret-lojistik- ulaştırma odaklı işbirliği koridoru 'Küresel Çoğunluk'un somut işbirliği adımlarının bir nişanesi olarak ilerliyor olacak. 'Kalkınma Yolu Projesi', adı üzerinde, Türkiye ile Irak ve Körfez Ülkeleri arasında bölgesel kalkınmayı hızlandıracak bir hamle olması itibariyle, sahada hayat bulacak üretim merkezleri, sanayi bölgeleri, ulaştırma ve lojistik merkezleri ile ulaştırma altyapısı dikkate alındığında, işsizlik ve yoksullukla mücadele noktasında da olağanüstü pozitif bir katkı sağlayacak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ifade ettikleri gibi, Türkiye'nin etrafındaki coğrafyaya çöreklenmiş tüm karanlık odakları yok edecek kalkınma aydınlığının da ilk adımı olacak. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın BMGK marjında açıkladığı 'Turan' Türk Devletleri ÖzelEkonomi Bölgesi de, Türkiye'nin Avrasya'daki 'oyun kurucu' rolünün etrafımızdaki coğrafyaların sürdürülebilir kalkınmasına ne kadar etkili bir katkı sağladığını teyit ediyor. TURANSEZ, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde oluşturulmuş olan ortak yatırım fonuna da büyük bir ivme kazandıracak. 'Küresel Çoğunluk'un ekonomik egemenliğinin yükseliş döneminde, Türkiye'nin birinci, ikinci ve üçüncü trilyon dolarları nasıl hızla aştığına birlikte şahit olacağız.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.