Dün, Birleşmiş Milletler (BM) 'Güney-Güney İşbirliği Günü'ydü. Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinin temsil ettiği 'Küresel Güney' ülkeleri, bilhassa 2000'li yıllarda BM'nin 17 sürdürülebilir kalkınma amaçlarını (SDG) önceliklendiren bir dayanışma sürecini başlattılar. Yoksullukla mücadele, herkes için eğitim imkanı, yeterli beslenme ve barınma, elektriğe ulaşma gibi temel önceliklerin yanı sıra, çevre ve iklimi koruyucu programlar konusunda da, BM çatısı altında önemli işbirliği adımları atıldı. Bu nedenle, 1999 yılı sonunda gündeme gelmiş bir platform olsa da, esasen 2008 küresel finans krizinden sonra hız kazanmış olan G20 süreci, bilhassa Türkiye'nin 2015'de Antalya'da ev sahipliği yaptığı G20 Liderler Zirvesi ile, 'Güney-Güney İşbirliği' adına da önemli proje ve fırsatların hayat bulduğu, uluslararası kamuoyu ile paylaşıldığı bir platform olma özelliği kazandı. Bu nedenle, son G20 Zirvesi'nde Afrika Birliği'nin (AU) daimi üyeliği de bu sürece önemli bir anlam kazandırmış durumda.
Bununla birlikte, G20 ülkeleri arasında ve bir boyutuyla 'Güney-Güney' ülkeleri arasında da işbirliğini güçlendirmeyi hedefleyen söz konusu proje ve açılımların, gündeme getirilen inisiyatiflerin hayat bulması, 'kararlı-azimli' (determined) ve 'kolaylaştırıcı' (facilitator) ülkeleri gerektirmekte. Bu ülkelerin en başında ise Türkiye geliyor. Türkiye, daha 2000'li yılların başlarında, Küresel Kuzey ile Küresel Güney arasında kaçınılmaz olan tedarik, lojistik,ulaşım işbirliklerini önceden analiz ederek, gözlemleyerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde, aralıksız 20 yıldır, altyapısını ve üstyapısını adeta 'yeniden' inşa ediyor. Küresel ölçekte mega altyapı projelerine imza attı, atmayı sürdürüyor. Kıtaları birbirine bağlayan demir ve karayolu tünel projeleri, köprü projeleri, havalimanları, derin deniz konteyner limanları, yeniden tasarlanan karayolu, demiryolu ve denizyolu ağı ile, 21. Yüzyıl'ın küresel ticaret ve tedarik ağlarına, koridorlarına yönelik, tüm dünyaca gıptayla takip edilen işlere imza atıyor.
Küresel ticaretin günde 68.5 milyar dolar, yılda 25 trilyon dolar hacime yürüdüğü bir dünyada, 18 trilyonmetrik ton hammadde, ara mamul ve nihai ürün kıtalar arası taşınıyor. Bunun yılda 11 trilyon metrik tonunu, şu anki kapasitesi ile ancak, denizcilik endüstrisi taşıyabilmekte. 3,5 trilyonmetrik tonunu ise havayolu endüstrisi taşıyor. Bu durumda, 3,5 trilyon metrikton ürünün de karayolu ve demiryolu ile taşınması gerekmekte. Bu verilerin tümü, 2030'da 30 trilyon dolara ulaşması beklenen küresel mal ticaretinin 21trilyon metrik tona ulaşacağını gösteriyor. Bu ölçüde dev bir mal taşımacılığı ve lojistiği için Asya, Avrupa ve Afrika arasında, kimi ülkelerin başını çektiği bir 'Koridorlar Rekabeti'nin yaşanması kadar doğal bir süreç olamaz. Bununla birlikte, kimi başat ülkeler, salt önceliklendirdikleri inisiyatif, girişim veya koridorlar üzerinden büyük ölçüde bu taşımacılığı ve lojistiği yapabileceklerini düşünüyorlar ise, ciddi manada yanılıyorlar.
Çünkü, küresel mal ticaretinin bugün ve gelecekte ulaşacağı büyüklükler, koridorlar rekabetinin ötesinde, esasen coğrafyalar ve koridorlar 'işbirliği'ni gerektirmekte. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu temel gerçekten hareket ile, Türkiye'nin, Asya-Avrupa-Afrika, 3 kıtayı mega projelerle birleştiren bir ülke olarak, küresel ekonomi ve ticaret koridorlarının vazgeçilmez partneri olduğunu; etkin ve efektif bir koridorun Türkiyesiz mümkün olamayacağını küresel aktörlere hatırlatıyor. Türkiye'nin Küresel Güney-Küresel Kuzey diyaloğuna da, Güney-Güney İşbirliğine de aktif katkısını izlemeyi sürdüreceğiz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.