Küresel rekabette yeni düstur: ‘Geleceği Üretmek’
Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın altını çizdiği gibi, 11 çeyrektir aralıksız pozitif büyüyor. Dünyanın önde gelen 40 ülkesi, 'Kovid-19' küresel virüs salgınında ve sonrasında Rusya-Ukrayna Savaşı'ndan küresel üretim ve tedarik zincirindeki görevlerini yapamayacak hallere düşerken, yalpalarken, Türkiye'nin asrın felaketi olarak kabul edilen ve 11 ilimizi etkileyen iki tarihi depremin yaşandığı bu yılın ilk çeyreğinde dahi yüzde 4 büyüyüp, 27 G20 ve OECD üyesi ülke arasında ilk 6'da olmayı başarması, 'mali disiplin'e dayalı keyneysen model sayesinde, mal ve hizmet üreten, katma değer üreten, istihdam eden reel sektörü, bilhassa KOBİ'leri ihmal etmeyen, ihracatçımızı bir an dahi yalnız bırakmayan anlayış sayesinde oldu.
Tüm uluslararası ekonomik teşkilatlarda son 2 yılın düsturu 'KOBİ'leri ve reel sektörü asla yalnız ve desteksiz bırakmayın.' Demek ki, Türkiye, 2018'den bu yana Türkiye Ekonomisi'ne yönelik tüm vahşi saldırılara rağmen, iki 'siyah kuğu' küresel virüs salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı sürecinde ne kadar doğru yapmış. Şimdi ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Türkiye Yüzyılı' adına önümüzdeki 25-50 yılı kurgulayacak adımlara, strateji, proje, çalışmalara ağırlık veriyor. Çünkü, küresel rekabette, 1750 Sanayi Devrimi'nden bu yana ilk kez önemli bir düstur değişimi yaşanıyor ve Türkiye küresel rekabetteki bu 'zihinsel dönüşüm'ün de bir parçası olmak zorunda. Dünyanın ilk 10 ülkesi arasında olmamız, küresel rekabetteki her önceliği Türkiye Ekonomisi'ne adapta etmemizi gerektiriyor. Bu da, artık 'ürün üretmeye' değil, 'geleceği üretmeye' odaklanmak gerektiği anlamına geliyor.
Artık, stratejik olan nokta, 'mal ve hizmet üretmek' değil, bugün ve gelecek için 'teknoloji üretmek'. Savunma endüstrisindeki tarihi başarı ve dönüşüm, Türkiye'nin 'yerli ve milli teknoloji' üretme kapasitesindeki tarihi sıçramayı, otomotiv gibi pek çok stratejik sektöre yaymayı sürdürerek, 'milli ve yerli' enerji ile, yazılım ve donanımla, ulaşım ve lojistik ağlarımızla, küresel internet ağında 'her şeyin interneti' (IoT) teknolojilerimizle, birbiriyle konuşan üretim cihazlarımız, makinelerimizle, uzayın dört bir yanındaki uydularımızla, uzay rekabetindeki çalışmalarımızla daha da perçinleyeceğiz. Küresel rekabetteki yeni düstur artık 'geleceği üretmek'.
Önde gelen ülkelerin 'uzay yarışı'nda, 'yeni yakıt ve pil teknolojileri'nde, yapay zeka, blokzincir, dijital para, finans teknolojilerinde, yeni nesil hammadde teknolojilerinde ne tür buluşlar, başarılar ortaya koydukları küresel rekabeti şekillendirecek. Türkiye de, yüksek teknolojiye dayalı, yüksek katma değerli ürünlerini, 'geleceği tasarlayan' mal ve hizmetlerini küresel ticaretin bir parçası yaparak, ihracat hacminde önce 300 milyar doları, ardından 600 milyar doları yakalayacak. Yeni rekorlara imza atan hizmet ihracatının içerisine 'tasarım hizmeti ihracatı'nı 'teknoloji ihracatı'nı da ekleyerek, hizmet ihracatını da önce 150 milyar dolara, ardından 300 milyar dolara yükseltecek. Hedefimiz, 'Türkiye Yüzyılı'nın 'Geleceği Üreten Türkiye' yüzyılı da olması.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)
- Cumhuriyetimizin bağımsızlık düsturu ve küresel rekabet (30.10.2024)