Küresel ticarette ‘yeşil’- ‘kahverengi’ ürün rekabeti
Küresel iklim değişikliği riski, 'iklim değişikliğinin adil yönetimi' ve 'iklim değişikliğinin maliyet yönetimi' anlamında iki önemli başlığı daha gündeme getirmekte. Türkiye gibi, küresel iklim değişikliği ile mücadelede iddialı adımlar atan, uluslararası anlaşmalara dahil olan, yenilenebilir enerji alanında 'yerli ve milli' teknoloji hamlelerine imza atan önde gelen gelişmekte olan ülkeler, Sanayi Devrimi başladığından bu yana, yeryüzünün kirletilmesinde ciddi sorumluluğu olan gelişmiş ülkelerin 'tarihsel sorumluluğu'nun ciddi manada önceliklendirildiği bir 'adil' iklim değişikliği yönetimi çağrısında bulunuyorlar. Bunun yanı sıra, 'iklim değişikliğinin maliyet yönetimi'nde de, başta Afrika ülkeleri olmak üzere, bilhassa az gelişmiş ekonomiler, iklim ve enerji dönüşümüne yönelik projelerin finansmanında, maliyet yönetimi açısından kabul edilebilir, hakkaniyetli yaklaşımlar talep etmekteler.
Bu nedenle, iklim değişikliği projelerinde, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler arasında, 'Küresel Kuzey' ile 'Küresel Güney' arasında, iklim maliyetlerinin 'adil paylaşımı' noktasında, OECD, Birleşmiş Milletler (BM) ve UNDP bağlı kuruluşlar çatısı altında, iklim dönüşümünün üç temel alanda 'iyi yönetişimi' (good governance) talep edilmekte: ilki iklim değişikliğinin etkilerini azaltma, sınırlama süreci (mitigation); ikincisi iklim değişikliğine toplumların, ekonominin ve ticaretin adaptasyon süreci (adaptation) ve üçüncüsü, iklim değişikliğinin sebep olduğu tahribatı giderme, düzeltme (restoration). Bununla birlikte, beklentiler yüksek düzelde olsa da, iklim dönüşümünün iyi yönetişiminin hız kazanmasında en büyük zorluklardan birisi 'fiziki' kısıtlamalar. Ülkelerin teknoloji üretme kabiliyetleri birbirinden farklı olduğundan, sadece iklim değişikliğini yavaşlatacak, sonrasında da durdurucak altyapı ve üstyapı projeleri değil; aynı zamanda, imalat sanayinde de 'kahverengi' ürünlerinden (brown products) yeşil ürünlere (green products) a geçişi hızlandıracak üretim proseslerinin de hızlandırılması gerekecek.
Küresel iklim değişikliğine yönelik çalışma yürüten tüm uluslararası teşkilatlar, BM, UNDP veya OECD, iklim değişikliğinin küresel ticarete etkisini araştıran Dünya Ticaret Teşkilatı (WTO), çalışma hayatına yansımasını araştıran Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) veya iklim dönüşümünün finansmanına yönelik çözüm araştıran IMF, Dünya Bankası, EBRD gibi uluslararası finans ve yatırım finansmanı kuruluşları, küresel üretim ve ticarette bilhassa 'yeşil ürünler' lehine, iklim değişikliğini riskini azaltacak, çevreye, sıfır-atık yaklaşımını, net-sıfır karbon yaklaşımını önceliklendirecek mal ve hizmetler lehine, 'yeşil', 'çevreci' üretim prosesleri lehine bir strateji, yaklaşım ortaya koyuyorlar. Önümüzdeki dönemde, küresel ticarete konu olan konvansiyonel, geleneksel üretim tarzlarına dayalı olarak üretilen 'kahverengi ürünler' ile, çevreye, iklime, sıfır atıka, net-sıfır karbona duyarlı 'yeşil ürünler' arasında rekabet büyüyecek. Türkiye'nin ihraç ürünleri kompozisyonunda 'yeşil ürünler'in ağırlığının artması, ihracatımızı, küresel rekabetteki konumumuzu da 'sürdürülebilir' kılacak.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)