Türkiye’nin ‘kıtalararası’ stratejik önemi
Türkiye, kendisine 'uygun' görülen rolü hiçbir zaman benimsemedi. Küresel ekonomi-politik sistemde 'hak ettiği' rolün her zaman daha geniş coğrafyaları kapsayacak bir potansiyele işaret ettiğinin farkındaydı. Bu nedenle, 1950'den itibaren, 'iki kutuplu dünya'da o dönemin 'güç merkezleri' ile daha dengeli, Türkiye'nin ali menfaatleri için daha anlamlı ilişkiler kuran Türkiye, ne yazık ki, 'Batı Bloku'ndan uzaklaştığı görüşü ile, her defasında 'demokrasi düşmanı' müdahelelere maruz kaldı. 1960 askeri darbesi, '12 Mart' muhtırası, 1980 askeri darbesi ve '28 Şubat' süreci, 2004 müdehale girişimi, Türkiye'nin küresel itibarı açısından, 'sivil demokrasi'mizin ardı ardına maruz kaldığı ağır şoklardı. Acıdır ki, Türkiye açısından uluslararası alanda, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi alanlarda bazı sorgulamalara da sebep oluşturdu.
Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türk siyasi tarihinde en sert ve en köklü 'demokratik' tepkiyi gösteren ilk siyasi lider olması, Türkiye'nin 'demokrasi' alanındaki kazanımlarından asla taviz verilmeyeceğini net bir şekilde vurgulaması ve Türkiye'nin demokrasi kültürü ve mirası adına güçlü ve kararlı bir liderlik ortaya koyması, çok şükür ki, 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişimini de yerle yeksan etti. 'Tarihi' bir toplumsal birliktelikle, halkın demokrasiye sahip çıkması bu hainliği başarısızlığa uğrattı. Türk demokrasisi adına bu 'tarihi' an, aynı zamanda Türk halkının, Türk reel sektörünün 2003'den itibaren yeniden keşfettiği 'özgüven'ini sahaya yansıttığı, bu 'özgüven'in mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sahip çıktığı ve Türkiye'yi küresel ekonomi-politik sistemde üstlendiği ve üstleneceği rol açısından, 'Soğuk Savaş' döneminde dikte edilmeye çalışılmış bir 'daraltılmış' rolle sınırlandırmanın artık mümkün olmadığının da tüm dünyaca anlaşıldığı bir an da oldu.
Türkiye, bugün, Asya, Avrupa ve Afrika arasında üretim, enerji, ulaşım, ticaret ve lojistik alanındaki çok yönlü 'işbirliği ağı'nın en vazgeçilmez ülkeleri arasındadır. Bunun yanısıra, Kuzey Amerika ve bilhassa Latin Amerika ile yeniden yapılanan ilişki ağı, Türkiye'nin 'insani ve girişimci' diplomasi becerisini ticaret, ulaştırma ve lojistik alanlarıyla da zenginleştirerek, ülkemizi 5 kıtada iddiasını ortaya koyan bir 'oyun kurucu' ülkeye dönüştürmektedir. Bu nedenle, 'milli ve yerli' enerji, savunma, dijital teknoloji atılımları da bu analizin içerisine dahil edildiğinde, Türkiye'nin 'kıtalararası' stratejik önemini algılamak ve tanımlamak daha da anlamlı hale gelmekte. Bu nedenle, 'Yeniden Asya' Açılımı, 'Yükselen Afrika' Açılımı ve 'Latin Amerika' Açılımı ile, Türkiye'nin kıtalararası siyasi, iktisadi, ticari, askeri ve istihbari diplomasi becerisini perçinlemeyi sürdüreceğiz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)