Malum, yaklaşık bir yıldır Atlantik ile Asya-Pasifik arasında, 'Küresel Kuzey' ile 'KüreselGüney' arasında daha da karmaşık, daha da girift hale gelmiş ilişkileri yazıyoruz. 'Küresel Güney', 1960-1990 dönemine damgasını vuran 'Bağlantısızlar Hareketi'nin bir anlamda 21. Yüzyıl'daki yeni yapısı olarak da tanımlanabilir. Soğuk Savaş döneminin '2 Kutuplu' ortamında, prensip olarak her hangi ekonomik, askeri ve siyasi 'kutup'a yakın olmak istemeyen ülkelerin oluşturduğu grup, bugün de bir nevi '3 Kutuplu' ortamda, yine 3 ayrı kutuba da mesafeli olmaya özen gösteriyor.
'Küresel Güney'in temel çağrısı, uluslararası teşkilatlarda, uluslararası platformlarda salt 'Küresel Kuzey'in öncelikleri üzerinden bir ajandanın yürütülmesinin, 'Küresel Kuzey'in beklentilerinin ve çağrılarının sadece öncelik arz etmesinin sağlıklı bir sonuç vermediğinin farkına varılması. Bu nedenle, EkvatorKuşağı'nın hemen üstünde ve ağırlıklı olarak altında toprakları olan söz konusu ülkeler, küresel ekonomi-politik sistemin daha 'kapsayıcı' olabilmesi adına, önde gelen 'yükselen' gelişmekte olan ülkelerin uluslarası düzenin yeniden imarı, yeniden inşası, yeniden tasarımına yönelik önerilerinin ve beklentilerinin ciddiyetle ele alınmasını istiyorlar. Türkiye, 'Yeniden Asya' Açılımı, 'YükselenAfrika' Açılımı ve 'Latin Amerika'Açılımı ile, 'insani ve girişimci diplomasi' becerisi, imkan ve kabiliyetleri ile, sahada ve masadaki başarıları ile, G20 ve OECD üyesi ülkeler arasında en zengin diplomasi ağını ve dış politika alanını oluşturmuş ülke olarak öne çıkmakta.
Bu duruşumuz, bu konudaki samimi ve proaktif çalışmalarınız, sahip olduğu diplomatik misyon sayısı ile dünyanınilk 5 ülkesi arasında yer aldığımız gerçeği, Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkelerinden de somut işbirliği çağrıları ve önerileri de hayat buluyor. Güney Kore, Endonezya, Malezya, Filipinler, Güney Afrika, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kenya, Uganda, Gabon, Brezilya, Kolombiya, Kosta Rika, Şili, Peru gibi, kimisi G20 üyesi, OECD üyesi veya adayı da olan söz konusu ülkeler ile, Türkiye'nin güçlü ekonomik, ticari ve diplomatik ilişkileri, Türkiye'ye aynı zamanda etkili bir 'Küresel Güney' Açılımı da kazandırmakta. Bu nedenle, Atlantik Kuşağı ile, 'Küresel Kuzey' ile uzun bir dönemi kapsayan, derin müttefiklik ilişkileri olan, güçlü ticaret ve siyaset diplomasisi ilişkileri olan Türkiye'nin, 'Küresel Güney'in 'Küresel Kuzey'den beklentilerine de aracılık etmesi, iki önemli uluslararası ülkeler ağı arasında güçlü bir diyalogun ana aktörleri arasında yer alması, Türkiye'nin jeostratejik önemi ve Avrasya'daki 'oyun kurucu' gücü dikkate alındığında, hızla ilerleme kaydeden bir süreç olarak karşımıza çıkıyor.
Bu nedenle, 'Türkiye Yüzyılı' olarak tanımladığımız, Cumhuriyetimizin 2. Yüzyılı sürecinde, Türkiye'nin dünya ekonomisi ve dünya siyasetinde üstleneceği etkin rolü, Asya-Pasifik'in, Afrika'nın ve Latin Amerika'nın yükselen ekonomileri ile birlikte, güçlü bir kıtalar arası işbirlikleri ile perçinlememiz, Türkiye için, 2023-2050 döneminde hedeflediğimiz 300, bir sonraki aşamada 500 ve son aşamada 750 milyar dolarlık ihracat hacminin yakalanmasını da ve 'Küresel Güney' ülkeleri ile karşılıklı doğrudan yatırımları ilerletmemiz, birlikte teknoloji üretme kabiliyetlerimizi güçlendirmemiz adına, yeni fırsatları, yeni sıçramaları, küresel tedarik zincirindeki kritik önemdeki rolümüzü daha da 'vazgeçilmez' kılacak gelişmeleri de beraberinde getirecek. Bu nedenle, Türkiye'nin proaktif bir şekilde yürüttüğü samimi, şeffaf ve 'kazankazan'ilkesine dayalı Yeniden Asya'Açılımı, 'Yükselen Afrika' Açılımı ve 'Latin Amerika' Açılımı ile, 'Küresel Güney' Açılımımızı da kıtalar arası bir ticaret ve diplomasi ağı beceresini de dönüştürmüş olacağız. Bu da, Türkiye'yi 2 trilyon dolarlık bir milli gelire taşıyacak yol haritası anlamına gelecek.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.