Küresel sistemde ‘stratejik özerklik’ kavramı yükseliyor
İşin ilginç yanı, 'stratejik özerlik' kavramının sadece 'Küresel Güney' olarak tanımlanan ülkeler nezdinde değerlendirildiğini, tartışıldığını da düşünmeyelim. Söz konusu kavram, 'Atlantik İttifakı' üyesi ülkelerin de gündeminde. Çünkü, küresel ekonomi-politik sıklet merkezinin Atlantik'ten Asya-Pasifik'e kaymakta olduğunun konuşulduğu bir küresel ortamda, dünyanın önde gelen ülkelerinin tümü, 21. Yüzyıl'ın geride bıraktığımız 22 yılı içerisinde, aynı ittifak içinde olduklarını düşündükleri ülkeler ile ciddi görüş ayrılıkları, fikir çatışmaları, menfaat çatışmaları yaşadılar. Üstüne, 'Kovid-19 Küresel Virüs Salgını' ve 'Rusya-Ukrayna Savaşı' süreçlerinde aynı ittifak içinde oldukları düşündükleri ülkelerden yeterince destek göremediklerine; hatta, enerji, gıda ve sağlık ürünleri arz güvenliğine yönelik risk ve tehditlerin ortasında 'her koyun kendi bacağından asılır' durumlarıyla karşı karşıya kaldıklarına da şahit oldular.
Bu nedenle, Soğuk Savaş geride kaldıktan sonraki 30 yıllık dönem açısından, dünyanın önde gelen tüm ülkeleri 'stratejik özerklik' kavramını, savunma, enerji, tarım-gıda, sağlık, dijital teknoloji, lojistik gibi stratejik alanlarda 'kendine yetebilen ülke' olmanın artık vazgeçilmez ölçüde önemli bir kavram olduğunu sahiplenmiş durumdalar. 'Stratejik özerklik' kavramını bu derece önceliklendiren, önemli kılan en kritik sorun ise, küresel 'çok taraflı' sisteme ve onun temsilcisi konumundaki uluslararası teşkilatların adil ve tarafsızlığına, söz konusu çok taraflı teşkilatlarda alınan kararların 'şeffaflık' ve 'adalet'ine duyulan güvenin en kırılgan döneminde geçiyor olması. Bu nedenle, küresel ekonomi-politik sisteme yönelik olarak ihtiyaç duyulan, daha şeffaf olmayı, daha adil olmayı, daha tarafsız olmayı sağlayacak reformlar hayat bulmadan, 'stratejik özerlik' kavramından yeniden 'çok taraflı sisteme tam güven'e dönmek kolay olmayacak.
Esasen, Birleşmiş Milletler Şartı'nın kuruluş amacı ve ilkelerinin çok taraflılığı korumak olduğunu hatırladığımızda, küresel çok taraflı sisteme duyulan güvenin yeniden güçlendirilmesi adına çok taraflı teşkilatların ne kadar yüksek bir sorumluluk taşıdıklarını hatırlatmamız yerinde olacaktır. Uluslararası çok taraflı teşkilatlar, bugün insanlığı 'ortak bir kader'e davet etme, birlikte mücadele etme, küresel ölçekte kalıcı barış ve istikrar için, yoksulluk ve açlıkla mücadele için, küresel iklim kriziyle mücadele için daha ağır bir sorumluluk taşımaktalar. Türkiye, aralıksız 10 yıldır tüm uluslararası çok taraflı teşkilatlarda 'insanlık için ortak bir kaderin inşası' konusunda çağrıda bulunuyor. Bugün, bu çağrıların küresel ekonomi-politik sisteme yeniden güven duyulması adına vazgeçilmez olduğunu net bir şekilde görüyoruz. Bu nedenle, küresel ölçekte süregelen bu tartışmaları ve çözüm arayışlarını takip etmeyi sürdüreceğiz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)
- Cumhuriyetimizin bağımsızlık düsturu ve küresel rekabet (30.10.2024)