‘Jeoekonomi’: Ekonomik zafiyetlerin ‘silahlaştırılması’
Jeoekonomi kavramını popüler hale getiren iki kritik olay ise, yazılarımızda 'iki siyah kuğu' olarak söz ettiğimiz 'Kovid- 19' küresel virüs salgını ile Rusya-Ukrayna Savaşı. Modern tarih açısından küresel ekonomi-politik sistemi derinden sarsan sonuçlara sebep olan bu iki olay, küresel sistemdeki zafiyetlerin kimi ülkeler tarafından bir diğerine 'silah' olarak kullanılmasını gündeme getirdi. Ülkeler, 'Kovid-19'da önce kendi toplumlarını sağlık açısından, küresel bir virüs salgınından koruyamayacak bir zafiyetin içerisinde buldular. 'Kovid-19'a karşı aşıya, maskeye, dezenfektana, hatta sarf malzemeye ulaşma zafiyeti dahi yaşandı. Kimi ülkeler başka ülkelere sevk edilen, onun hakkı olan tıbbi malzemelere el koydular. Kimi ülkelerin ise, küresel virüs salgını ile mücadele görüntüsü altında, uyguladıkları karantina ve kısıtlama tedbirleri ile, aslında küresel tedarik zincirinde bilinçli olarak zafiyet oluşturdukları iddia edildi.
İmalat sanayinin neredeyse tüm sektörlerinde dünya genelinde, hammaddeye, ara mamullere, komponentlere ulaşmakta büyük zorluklar yaşandı. Bugün bu süreç, içerisinde nadir metalleri, nadir toprak elementlerini de alacak bir kapsama ulaşmış durumda. Küresel sistem açısından en öncelikli risk olan küresel iklim kriziyle baş edebilmek adına verilen 'temiz ve yeşil enerji' dönüşümü, dijitalleşme dönüşümüne yönelik nadir metaller, nadir toprak elementleri tedariği, bugün adeta 'silaha dönüştürülmüş' bir gerginlik alanı olarak en kritik tartışma konularından birisi. ABD'nin 'jeoekonomik parçalanma' riskini bertaraf etmek adına, 13 ülke ve teşkilatı kapsayan bir 'Küresel Mineral Güvenliği Platformu' oluşturma gayretleri de, bu riskleri bertaraf etmeyi hedefliyor. Ancak, iki siyah kuğunun sebep olduğu gıda arz güvenliği ve enerji arz güvenliğine yönelik riskler ve zafiyetler de, bugün yine ülkeler arasında 'jeoekonomik parçalanma' odaklı bir 'silahlaştırma' sürecine dönüştürülecek mi; uluslararası teşkilatlarda tüm bu başlıklar önemli bir endişe konusu olarak ele alınmakta.
Bu nedenle, küresel ekonomi-politik sistemin istikrarı adına, uluslararası ekonomik sistemdeki bu tür zafiyetlerin ülkelerin birbirlerine karşı 'silah' olarak kullanacakları bir tehdit mekanizmasına dönüşmemesi, Birleşmiş Milletler, bağlı kuruluşlar, IMF, Dünya Bankası, OECD ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası teşkilatlara önemli sorumluluklar yüklemekte. Bunun yanı sıra, dünyanın önde gelen ekonomileri açısından 'jeoekonomik parçalanma' riski, aynı zamanda savunma, tarım, gıda, enerji, nadir toprak elementleri, dijital teknolojiler ve sağlık gibi stratejik alanlarda 'kendine yetebilme becerisi'ni güçlendirme arayışlarını da hızlandıracaktır. Jeopolitik gerginliklerin sebep olduğu belirsizlikler ortada iken, ekonomik zafiyetlerin 'silah'a dönüştürülmesinin engellenememesi, aynı zamanda küresel çok taraflı sisteme duyulan güvenin sürekli test edilmesi, söz konusu güvenin sarsılması gibi bir riski de beraberinde getirecektir. Bu nedenle, çok taraflı sistemi temsil eden teşkilatların daha fazla işbirliği platformları oluşturarak, yer altı ve yer üstü zenginliklerinin, küresel üretim ve finans imkanlarının adil paylaşımı konusunda çabalarını hızlandırmaları gerekiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)