Türkiye, 2. Dünya Savaşı'ndan sonra oluşturulan dünyanın önde gelen teşkilatlarının neredeyse tümünde ya kurucu ülke, ya da ilk üye olan ülkeler arasında olma bir gibi özel bir konuma sahip. Bu durum, Türkiye'nin köklü 'insani ve girişimcidiplomasi' geleneği dikkate alındığında, üyesi olduğu uluslararası teşkilatların bölgesel ve küresel ölçekteki çağrılarının tümüne gereken desteği vermesiyle de anlamlanmıştır. Türkiye, bunun da ötesinde, dünyanın neresinde doğal afet, kargaşa veya savaş nedeniyle bir kargaşa başlamış ise, söz konusu kargaşanın ve krizin sebep olduğu insani olumsuzlukları bertaraf etmek adına elindeki tüm imkanları gecikmeksizin aktive eden de bir ülkedir. Nitekim, Avrupa'nın önde gelen ülkelerinin 'Kovid-19' küresel virüs salgını ile mücadele ettikleri dönemde, hiç bir bedel talep etmeden yaptığı yardımlar hala ülkeler tarafından dile getirilmektedir.
Bugün ise, Türkiye modern tarihin en ağır deprem felaketlerinden birisiyle karşı karşıya kalmıştır. Dünyanın önde gelen deprem uzmanlarının da ötesinde, Türkiye'ye destek ziyaretinde bulunan NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, kurulduğu gündem bu yana, NATO üyesi bir ülkenin topraklarında gerçekleşmiş en ölümcül, en korkunç felaket olarak tanımlamakta yaşadığımız deprem felaketini. Bu nedenle de, depremlerin ilk saatlerinden itibaren tüm NATO'nun alarm durumuna geçtiğini ve NATO Acil Durum Koordinasyon Merkezi'nin Türkiye'nin taleplerini üye ülkelere iletmek noktasında hızla hareket ettiğini, üyelerden hızla arama-kurtarma çalışmaları adına her türlü imkanın seferber edildiğini hatırlatıyor. OECD ve UNESCO cephesinde, deprem felaketinden dolayı üzüntü ve dayanışma mesajlarını ileten hem üye ülke delegasyonları, hem de teşkilatlarda çalışan profesyoneller geniş kapsamlı bir yardım kampanyası için kolları sıvadılar.
OECD çatısı altında çalışmalarını yürüten dünyanın önde gelen enerji kurumlarından Uluslararası EnerjiAjansı İcra Direktörü Dr. Fatih Birol, deprem felaketi sonrasında ardı ardına yaptığı çağrılarla dünyanın önde gelen enerji şirketlerinin Türkiye'ye deprem sonrası toparlanma süreci adına yapılabilecek her türlü desteği talep etti. Ardından, 15 Şubat Çarşamba günü, aralarında ABD, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere ve Avustralya'nın da olduğu 40 ülkenin katıldığı dünya doğalgaz piyasalarıyla ilgili uluslararası bakanlar toplantısında, 40 ülkenin ortak deklarasyonu ile, Türkiye'ye taziyelerini iletirlerken, ülkeler afet yardımı çerçevesinde yürütülen mevcut kurtarma çalışmalarına tam destek verdiklerini ve bilhassa yeniden inşa çalışmalarını da destekleyeceklerini ilan ettiler. Dünya Bankası da depremin sebep olduğu hasarın toparlanması için 1 milyar 780milyon dolarlık bir fon oluşturdu.
Günü geldiğinde, IMF'in küresel finans krizinin yaralarını sarmak amacıyla oluşturduğu fona 5 milyar dolar destek taahhüdünde bulunan Türkiye, nasıl ki o gün uluslararası sistemi temsil eden hiç bir uluslararası teşkilatı yalnız bırakmıyor ise, nasıl ki Birleşmiş Milletler'in gıda programının sekteye uğramaması adına, Rusya ve Ukrayna'yı ikna edip, Karadeniz Tahıl Koridoru İnisiyatifi'nin hayata geçmesini sağlıyor ise, elbette, Türkiye'nin de zora düştüğü dönemde, başta Birleşmiş Milletler, tüm Türkiye'nin üye olduğu uluslararası teşkilatlar gereken desteği vereceklerdir ve vermekteler. Elbette, uluslararası teşkilatları sıklıkla eleştiriyoruz. Ancak, üye ülkeler için zor günde 'insani' ve 'vicdani' bir mücadeleyi de ortaya koyduklarını hiç bir zaman zihnimizden çıkarmayalım.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.