2100 yılında toplam nüfusu 4,4milyara ve dünya nüfusununyüzde 39'una ulaşacak ve ortalamasatın alma gücü 3 bin dolarınaltından, bugünkü projeksiyonla 13 binile 16 bin dolara ulaşması öngörülenAfrika Kıtası, 21. Yüzyıl'ın 'YükselenKıta'sı olarak dünyanın önde gelenülkelerinin tümünün giderek 'bir numaralıilgi alanı' oluyor. ABD, AvrupaBirliği, Japonya Rusya, Çin, Hindistangibi önde gelen G20 ülkelerinin tümününyoğun ilgisinin yanı sıra, Kanada,Avustralya, Güney Kore ve Endonezyagibi ülkelerin artan ilgisi gözlemlenmekte.Ancak, önde gelen Afrika ülkelerinintümü yeterince 'yapıcı', 'kapsayıcı've 'eşit düzeyde' olmadığını düşündüklerisöz konusu yoğun ilgiden memnundeğiller.
Türkiye ise, tarihten gelen yoğun irtibatı ve Kıta'yı tanıma avantajı ile 'kazan-kazan' ilkesine dayalı, 'eşit','insani', 'girişimci' ve 'kapsayıcı' bir ekonomi ve siyaset diplomasisi yürüttüğünden farklı bir konuma yerleştiriliyor. Afrika'nın en kritik, en öncelikli sorunu finansman. Finansman ile ilgili iki önemli soruna ve yaklaşıma tepkililer. Bunlardan ilki, uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından 'yüksek riskli' ekonomiler olarak tanımlanmaları nedeniyle, 'çok pahalı' finansman imkanlarına ancak ulaşıyor olmaları. Bu nedenle, Afrika'nın kalkınma hamlesi, dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm hamlesi hayli yavaş ilerliyor. Bu sorunu aşmaya yönelik olarak, kimi ülkelerin, alt ve üst yapı yatırımları karşılığında, ülkenin kritik önemdeki madenlerini, doğal kaynaklarını veya lojistik imkanlarını 25 ile 50 yıl arasında kullanım hakkı talep etmeleri ise, söz konusu ülkenin uzun vadeli ihracat gelirlerinin ipotek altına alınması anlamına geliyor.
Bu nedenle, Afrika, metot ne şekilde olursa olsun, yüksek ve 'sürdürülemez' boyutta her türlü finansman veya borçlanma metodundan veya mekanizmasından artık sıkılmış durumda. Bu nedenle, büyük ekonomiler arasında Afrika adına yoğun rekabetin bir göstergesi olan 'vaat' diplomasisiyerine, 'çözüm' diplomasisine odaklanılmasını ve kendilerine 'sürdürülebilir kalkınma' adına erişilebilir, kabul edilebilir finansman metotları ile gelinmesini istiyorlar. Başta Dünya Bankası olmak üzere, dünyanın önde gelen çok taraflı uluslararası ekonomik teşkilatlarının ise, bugüne kadar Afrika için kabul edilebilir finansmançözümleri oluşturamadıklarını açıkça söyleyebiliriz. Pek çok nedene bağlı olarak, dünyanın önde gelen ekonomilerinin Afrika'nın gelişmesini arzu ettikleri bir gerçek.
Ancak, arzu ettikleri bu gelişmeden aynı zamanda kimin yararlanacağı, hangi tarafın daha çok yararlanacağı endişesi, Afrika için ortak'sürdürülebilir kalkınma' mücadelesinin samimiyetine gölge düşürüyor. Bu nedenle, Türkiye, başından itibaren, üstüne her gün yeni yaklaşımlar eklediği 'Afrika Açılımı'nı tartışmasız bir şekilde şeffaflık ve karşılıklı güven ilkelerine dayalı bir süreçle yönetiyor. Önde gelen ülkelerin tümü, Afrika'ya yönelik yatırımlar ve yardımların, birlikte yürütülen projelerin karşılığında, kimsenin Afrika ülkelerini veya Afrika toplumlarını taraf tutmaya zorlamaması gerektiğini ifade etseler de, önde gelen ekonomiler arasındaki 'Afrika Rekabeti'nin tarafsızlığı için samimi çabaların arttırılması gerekmekte. Başta, Senegal, Afrika Ülkeleri ise, Türkiye'nin 'insani ve girişimci'diplomasi adımlarından gereken derslerin, gereken pozitif örneklerin çıkarılabileceğini hatırlatıyorlar. Türkiye inandığı istikamette de Afrika'nın geleceği için çalışmayı sürdürecek.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.