Küresel borç sarmalı ve ABD’nin temerrüdü
Tepkinin bir boyutu, malum, tüm 2000'li yıllar boyunca çeşitli küresel platform ve düşünce kuruluşları tarafından 'pazarlanmış', 'ticari ürün'e dönüştürülmüş 'küreselleşme 2.0' anlayışının bizzat bugün karşı karşıya olunan küresel borç sarmalının en kritik gerekçelerinden birisi olduğuna dair tepki. Tepkinin diğer boyutu ise, daha önce 2008 küresel finans krizini önceden görebilmek ve küresel ekonomiyi uyarmak konusunda büyük bir aciziyet ve eksiklik göstermiş olan IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların, dağdan aşağı yuvarlanan kartopunun çığa dönüşmesi gibi, küresel borç sarmalı sorununa da halen gereken tepkiyi göstermemeleri; çözüm için somut ve kucaklayıcı görüş ve yaklaşımlar ortaya koymamaları. Basel merkezli BIS ve IIF gibi uluslararası kurumların ve kuruluşların küresel borç sarmalına yönelik tespitleri ise, tablonun ürkütücülüğünü büyük ölçüde ortaya koyuyor.
Önümüzdeki dönem, küresel borç sarmalarının yönetiminde, bilhassa G7 ülkeleri ve G20 ülkeleri içinde önemli borç yükü taşıyan ülkeler için, iktisadi büyüme, küresel enflasyonla mücadele adına sıkılaştırılan para politikası tedbirlerinin borç maliyetine etkisi ve iki 'siyah kuğu' olan 'Kovid-19' ve 'Rusya- Ukrayna Savaşı' nedeniyle önemli gelir ve bütçe sorunu yaşayan ülke ve şirketlerin gelir dalgalanmalarının kritik başlıklar olacağına işaret ediyor. Küresel borç sarmalının bir numaralı sorumlusu konumundaki ağır borç taşıyan G7 ve G20 ülkeleri ile, ciddi sorunlarla boğuşan az gelişmiş ülkelerin yaşanan küresel sorunlar nedeniyle büyüme momentumunu yeterince yakalayamamaları, sürdürülebilir büyümeye yönelik sorunlar, küresel borç sarmalının taşınması adına riskleri artıracak. Üstüne, para politikası faiz oranlarının yüksek seyretmesinden kaynaklanan finansman maliyeti artışları ve firmaların gelirleriyle kamunun bütçe gelirlerindeki dalgalanmalar önemli bir risk oluşturmayı sürdürecek.
Bu noktada, 'Enflasyonu Azaltma Düzenlemesi' (IRA) olarak bilinen adım, ABD açısından bir 'korumacılık' düzenlemesi olarak Avrupa Birliği cephesinden daha fazla tepki görürken, Başkan Biden'in 1 trilyon dolarlık büyük altyapı yatırımları hamlesi de, son IRA düzenlemesi de federal hükümetin ciddi kamu yatırım harcamaları yapmasını ve kamu desteklerini vermesini gerektiriyor. Bu da, 1.4 trilyon dolar düzeyindeki 2022 yılı federal bütçe açığının finansmanı örneğinde olduğu gibi, ABD'nin rekor düzeyde kamu kaynağını borçlanarak bulmayı sürdürmesi anlamına gelecek. Tam da bu noktada, ABD'nin federal borçlanma tavanının bir kez daha Kongre'nin onayladığı düzey olan 31.4 trilyon düzeyine gelmiş olması ve Maliye Bakanı Janet Yellen'ın, borç limitinin artırılmaması halinde, ABD'nin temerrüde düşmesinin küresel bir mali krize yol açabileceği; dolarının rezerv para birimi rolünün zarar görebileceği yönündeki sözleri, G20 ülkelerinin küresel borç sarmalına kayıtsız kalabilecekleri alanları kalmadığını bir kez daha teyit etmekte.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)