Yeni ‘küresel normal’: ‘Aşırı Belirsizlik’
Artık, dünyanın önde gelen ekonomileri, bilhassa G20 ülkeleri için yeni 'küresel normal', 'aşırı belirsizlik' içinde yönetim becerisi ortaya koyabilmek. Yaşanan krizler tek bir yıkıcı olayla veya bir başarısızlıkla tetiklenmiş olabilse, belki baş edilebilirdi. Ancak, bugün küresel ekonomik sistemin önde gelen aktörleri, birbirinin içine geçmiş, çok katmanlı krizler içerisinde, çok yönlü yıkıcı olaylarla ve küresel sisteme duyulan güveni sarsacak ölçüde bir dizi başarısızlığa, cesaretsizliğe, daha da acısı, korkaklığa şahit olunan bir 'amorf' bir yapının içinde adeta boğuşmaktalar. Peki, bu derece karmaşık hale gelmiş ve artık 'hiçbir şeyin normal olmadığı' bir küresel kargaşaya nasıl düşüldü? Dünyanın önde gelen uzmanları 4 kritik nedeni vurgulamaktalar. İlki iyimserlik önyargısı.
İster ülke bazında, ister şirket bazında, karar vericiler daha önce bu derece karmaşık ve derin bir kriz yumağı görmedikleri için, yılların yönetim birikiminden gelen, öğrenilmiş, hatta ezberlenmiş çözüm yöntemlerine 'aşırı güvenerek' mevcut kriz yumağının karmaşıklığı ve derinliğini hafife almaları. Bu durumu bireysel veya toplu bazda yaşanabilecek ağır bir 'iyimserlik yanılgısı' olarak tanımlamak da mümkün. Küresel ve bölgesel bazda durumun ne kadar kötüye gidebileceğine inanamamak ve ortaya çıkan zorlu tablodan çok daha ılımlı bir senaryo için planlama yapmayı sürdürmek, krizlere karşı etkili tedbir almayı geciktirerek krizleri daha da derinleştiriyor.
İkincisi bilgi istikrarsızlığı. Başta Birleşmiş Milletler, IMF ve Dünya Bankası olmak üzere, uluslararası teşkilatların aynı krizlere yönelik farklı analizlerde bulunmaları, uluslararası düşünce kuruluşların ortak krizleri ve süreçleri farklı yaklaşımlarla ele alma yaklaşımları, küresel ölçekte karar vericilerin zihinlerinin karışmasına ve bilgi istikrarsızlığından kaynaklanan 'hızlı karar alamama' sorununu da derinleştiriyor. Nitekim, 2008 küresel finans krizinin gelmekte olduğu bir yıl öncesinden bir çok uzman tarafından söylenmesine rağmen, ne yazık ki kendilerine güven duyulan uluslararası teşkilatların bu krizi görmemeleri, krizin derinleşmesine de sebep oldu. Üçüncüsü ise, ikinci nedenle bağlantılı olarak, yanlış cevap. Karar vericiler, bilginin istikrarsızlığı yetmezmiş gibi, açık ve kesin olduğunu düşündükleri bilgilerin yanlış çıkma olasılığına karşı da yeterince duyarlı olmuyorlar.
Bu da krize doğru noktadan müdahale etmeyi geciktirdikçe kirizi derinleştiriyor, krizin ülke ekonomisi ve şirketler üzerindeki olumsuz etkisini derinleştiriyor. 2008 küresel finans krizi ve küresel pandemide G7 ve G20 ülkelerinin çoğu bu sendromu yaşadılar. Krizin etkileri bariz olmasına rağmen, kurumları 'sürekli analiz ile felç etme' hatası ve kurumsal yapının krize karşı etkili tepkiyi verememesi nedeniyle, panik ve moralsizlikle sürüklenen 'kurumsal tükenme' de son nedeni oluşturmakta. Bu nedenle, karar vericilerin krize hızlı tepki vermeleri ve krizin etkilerini bertaraf edecek çözümlere yoğun bir şekilde odaklanıp, krizi 'ciddiye alıp', adrenalin yüksek düzeyde iken hızlı karar almaları çok önemli. Aksi takdirde, sürekli 'adrenalin pompalanması', aynen vücut gibi, bir süre sonra 'kurumsal tükenme'yi de tetikliyor. Yeni küresel normalde bu başlıkları atlamayalım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)