2023’te doğal kaynaklarda ‘milliyetçilik’ dönemi
Dijitalleşmenin 'hiper' düzeyde hız kazandığı son 10 yılda, akıllı cihaz teknolojilerindeki sıçrama, yeni nesil elektrikli otomobiller, enerji dönüşümü, güneş ve rüzgar enerjisindeki teknolojik gelişmeler, öncelikle nadir toprak elementlerine yönelik talebi katlamış durumda. Bunun yanı sıra, ülkeler arasında yukarıda sıraladığımız tüm alanlara yönelik iddialı bir teknoloji geliştirme yarışının varlığını da atlamamak gerekiyor. En temel gerçek, sıraladığımız tüm bu alanlarda açık ara Çin'in küresel tedarik zincirindeki vazgeçilmez rolü bugün masaya yatırılmış durumda. Bu kritik konuyu Atlantik ile Asya-Pasifik arasında tırmanan küresel ekonomi-politik rekabetin önemli bir başlığı olarak tartışan da var; en basit haliyle, küresel tedarik zincirinde 'Kovid-19'la birlikte sebep olduğu ciddi lojistik sorunları nedeniyle de tartışan da var.
Çin'in, ciddi toplumsal tepkiler üzerine, bugünlerde kısmen gevşettiği pandemi kuralları, kısıtlama ve karantina tedbirleri, Çin'in küresel tedarik sistemindeki rolü ölçüsünde yapması gereken üretimi de, kendi limanlarından tüm dünyaya gerçekleştirdiği ürün sevkiyatını da olumsuz yönde etkiledi. Bu nedenle, otomotivden akıllı cihazlara, dünyanın farklı noktalarındaki fabrikalarda hammadde ve ara mamul teminine yönelik ciddi sorunlar, küresel ölçekte nihai ürün teslimatlarını da ciddi manada geciktirmekte. Otomotiv endüstrisinde, küresel ölçekte 3 ile 6 ay arası gecikmeler artık normal sayılmakta. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın da etkisiyle, 'iki siyah kuğu', tarım ve gıda ürünlerinden madenlere, enerji türevlerinden nadir toprak elementlerine ve metallere, pek çok hammadde ve ara mamul için 'doğal kaynak milliyetçiliği'ni en önemli tartışma konusu haline getirmiş durumda.
Ülkeler, ya yükselen küresel emtia fiyatlarından maksimum düzeyde yararlanmak için, doğal kaynak milliyetçiliğini besleyecek tutumlara yönelmiş durumdalar; ya da, küresel ve bölgesel ekonomipolitik dengeler açısından doğal kaynak madenciliğini önemli bir 'koz' olarak kullanmaya yönelmiş durumdalar. Bu tablo, ülkeleri, başarabildikleri ölçüde, 'kendine yetebilme' noktasında yeni arayışlara, yeni hamlelere, yeni yatırımlara yoğunlaştırmakta. Türkiye, 2015'den bu yana, yaklaşmakta olan bu süreci fark ederek, 'kendi kendine yetebilme' noktasında pek çok hamleyi hayata geçirmiş durumda. 2018'den beri, çıkarılan onca zorluğa rağmen, doğalgazdan petrole, yenilenebilir enerji ve yeşil dönüşüm teknolojilerinden dijital dönüşüme, savunma endüstrisinden uzay teknolojilerine, kendi donanım ve yazılımı adına, kendi yolunu çiziyor, kendi hikayesini yazıyor. 2023'de hep birlikte derinleşmesine şahit olacağımız bu küresel tartışmalar, Türkiye'nin ana gündeminin nerelere odaklanması gerektiği hususunda gereken ipuçlarını sağlamakta.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)