Küresel nüfusun geleceği ve riskler
BM'nin hesapları, 2020'den itibaren küresel nüfus artış oranının artık yüzde 1'in altına indiğini gösteriyor. Dünyanın nüfusunun üçte ikisinden daha fazla bir bölümünün yaşadığı ülkelerde, doğurganlık oranının 2,1'e düştüğünü gösteriyor. Bunun anlamı, düşük ölüm oranında bile, bu düzeyin altındaki doğurganlığının artık 'sıfır' nüfus artışı anlamına geldiği. Önümüzdeki dönemde, yaşlanan dünya nüfusuyla birlikte, ölüm oranları da yükselmeye başladığında, bu durum çok sayıda ülke için ciddi nüfus kaybı anlamına gelmeye başlayacak. BM'nin projeksiyonları 2022 ile 2050 arası dönemde, 61 ülkede doğurganlığın yüzde 1 ve altına ineceğini; bunun da söz konusu ülkelerde ağır nüfus yaşlanması (aging) sendromuna dönüşeceğini gösteriyor.
Ülkelerin sosyal güvenlik, sağlık ve yaşlı bakımına yönelik kamu mali yükleri ciddi artış gösterirken, hızla yaşlanan nüfusun getireceği ekonomik üretkenlik sorunu, negatif büyüme ve ekonomik aktivitede ciddi yavaşlama, beraberinde vergi gelirlerinin de azalmasına yol açma riski de, söz konusu ülkeleri ciddi bir kamu ve sosyal güvenlik açığı sorunu ile karşı karşıya bırakacak. Küresel borç sarmalının zaten çok sıkıntılı olduğu bir dönemin içinden geçen dünya ekonomisi açısından, önde gelen ülkelerin küresel enerji dönüşümüne, yeşil kalkınmaya, çevreyi ve iklimi koruyacak yatırımlara yönelmesi gereken finansal kaynağın, artan bir tempoda kamu açıklarının finansmanına yöneliyor ve yönelecek olması, BM'nin 17 sürdürülebilir kalkınma amacının yakalanmasına yönelik umutları da her geçen gün azaltmaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'n G20 Bali Liderler Zirvesi'nde, dünyanın buğday, ayçiçeği yağı ve mısırda olduğu gibi, 2023'te pirinçte de kriz yaşanması ihtimaliyle karşı karşıya olduğu; dünya gübre piyasasının süratle istikrara kavuşturulması gerektiği, aksi takdirde, önümüzdeki yıl daha büyük bir gıda krizi yaşayacağına dair uyarıları, Afrika bazlı küresel nüfus projeksiyonları da dikkate alındığında, kritik önemde bir uyarı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu nedenle, ihraç edilen tahılın, Afrika başta olmak üzere, acil ihtiyaç duyan az gelişmiş bölgelere ulaştırılması için de harekete geçilmesi gerektiği; gıda krizinin idaresinde olduğu gibi, bir enerji merkezi olarak Avrupa başta olmak üzere, Türkiye'nin yakın bölgesinin güvenliğine de net katkı sağlamayı sürdüreceğini hatırlatıyor. BM'nin analizi, 2050'ye kadar ki küresel nüfus artışının yarısının Kongo Cumhuriyeti, Mısır, Etyopya, Hindistan, Nijerya, Pakistan, Filipinler ve Tanzanya'dan geleceğini belirtiyor. Gelecekte daha ağır bir insanlık krizi ile karşı karşıya kalmamak adına, G20 ülkelerinin oluşturacağı her kalıcı çözüm çok önemli olacak.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)