ABD başta olmak üzere, batılı ülkelerin ve Avrupa Birliği'nin çağrıları sonuç vermedi ve 5 Ekim Çarşamba günü OPEC + ülkeleri kasım ayından itibaren 2 milyonvaril daha günlük üretimi azaltma kararı aldılar. Aynı ülkeler, önceki toplantıda ekim ayı için 100 bin varil azaltma kararını da zaten almışlardı. Oysa, söz konusu OPEC ülkelerinden petrol ithal eden Avrupa ve genel manada Atlantik ülkeleri, Rusya'dan yapılmamasına karar verilmiş olan ithalatı bilhassa Suudi Arabistan'ın başını çektiği Körfez Ülkeleri'nin üretim ve ihracatlarını arttırmaları suretiyle telafi etmelerini ümit etmekteydiler. Petrol üreten ve ihraç eden ülkeler ise, küresel pandemi döneminde uğradıkları büyük boyutlardaki petrol ihracatı gelir kaybını telafi etmeye odaklanmış durumdalar.
Hatırlanacak olur ise, Çin ve Avrupa Birliği yüksek petrol talebi olan ülke ve coğrafyalar 'Kovid-19'un ilk yılında geniş kapsamlı karantina kararları ile günlük hayatı ve ekonomik hayatı büyük ölçüde askıya alınca, bu ülkelerin petrol ithalatı da büyük gerileme göstermiş; petrol üreten ve ihraç eden ülkeler depolar ağzına kadar dolunca, dünya denizlerinde boş dolaşan tankerleri de kiralayarak, adeta 'yüzer depo' gibi bu gemileri kullanmak durumunda kalmışlardı. Vadeli petrol fiyatlarında tarihi bir kırılma olarak negatif fiyatlar görülmüştü. Yani, felsefi olarak, sanki üreten ve ihraç eden, varil petroller satılsın diye üstüne para veriyormuş gibi. Bu dönemde, ekonomileri büyük ölçüde petrol ihracatından elde ettikleri gelirle ayakta duran OPEC + ülkeleri çok zor günler geçirmişlerdi.
Söz konusu Körfez Ülkeleri'nde ilk kez kimi mal ve hizmetlerin alım satımına vergi konmuş ve kamu bütçesinde petrol ihraç geliri kaybı ilk kez uygulanan vergiler ile telafi edilmeye çalışılmıştı. OPEC + ülkeleri kendilerinden üretim ve ihracat miktarına aynı düzeyde devam etmeleri yönünde bir karar beklenirken, küresel petrol piyasasında epeyce uzun bir süredir devam eden arz-talep dengesizliğinden kaynaklanan dalgalanmaları telafi etmek için 2 milyon varil üretimi kısma kararı aldıklarını belirtiyorlar. Diplomatik bir ifadeyle de, Atlantik ülkeleri eğer bu karardan dolayı daha yüksek akaryakıt ve enerji fiyatları ile karşı karşıya kalırlar ise, bu kararlarını gözden geçireceklerini de belirtmekteler. Bununla birlikte, petrol piyasasını ekonomi-politik açıdan analiz eden uzmanlar, 2023 yaz sonuna kadar bilhassa OPEC'den üretimi ve ihracatı ciddi miktarda arttıracak ve petrolün varil fiyatının düşmesini sağlayacak bir hamle beklemiyorlar.
Nedeni ise, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın enerji arz güvenliğine yönelik olarak sebep olduğu tüm dalgalanma ve tartışmalara rağmen, ne Birleşmiş Milletler ve bağlı teşkilatların, ne OED'nin, ne de Dünya Ticaret Örgütü'nün gündeminden 'yeşil enerji', 'enerji dönüşümü' ve 'yenilenebilir enerji' gündeminin eksilmemiş olması. Tersine, fosil yakıt fiyatlarında, petrol, doğalgaz ve kömür fiyatlarındaki anormal artışa işaret eden BM Genel Sekreteri Guterres ve AB Komisyonu üstdüzey yetkilileri, tersine, enerji dönüşümü, yeşil enerji ve yenilenebilir enerjiye yönelik hamlelere esas şimdi daha da ağırlık verilmesini hararetle savunmaktalar. Bu sayede, bilhassa hidro, güneş rüzgar, jeotermal,biyo gibi farklı yenilenebilir enerji türleriyle enerji arz güvenliğini sağlamanın daha kalıcı olacağını hatırlatmaktalar. Petrol üreticileri 'yüksek fiyat'tan memnun olsalar da, önünde sonunda ithalatçı ülkelerden ve tüketiciden baskı artacaktır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.