Uluslararası literatürde ve Türkiye'nin genel devlet anlayışında, 'milli güç unsurları' yakın bir döneme kadar üç başlıkla sınırlıydı. Bu başlıklar 'ekonomikgüç', 'siyasi güç' ve 'askeri güç'tü. Ekonomik güç, ülkenin GSYH ve milli serveti üzerinden ölçülmektedir ki, Türkiye gerek IMF, gerek Dünya Bankası, gerekse de OECD verileriyle dünyada ilk 20'dedir. Ancak, ekonomik güç sadece bu büyüklüklerle sınırlı değildir. Ekonomik güç, 2008 küresel finans krizinin ve 2006 Danıştay saldırısından başlayıp, Gezi olayları ile tırmandırılıp, 15 Temmuz darbe girişimi ile en derin 'hainlik' düzeyine ulaşmış bir FETÖ terör operasyonuna, küresel pandemiye, hatta Rusya-Ukrayna Savaşı'na rağmen yatırımlara azimle devam edebilmekabiliyetidir.
2008'den bu yana, savunmadan enerjiye, ulaştırmadan haberleşmeye, hava ve uzay endüstrisinden otomotive, yerli ve milli kaynaklara dayalı bu derece büyük ve geniş kapsamlı megaprojelere imza atan iki ülkedenbirisiyiz. Bunca 'küresel oyun'a ve hainliğe rağmen gerçekleştirdiğimiz yatırımlarla, Türkiye küresel havayolu taşımacılığında ilklere oturmuş durumda. Askeri güç ise, 'caydırıcılıkgücü'dür. Türkiye'nin ana yurdu, mavi vatan ile milli hava ve uzay alanının savunmasını elindeki tüm imkân ve kabiliyetler ile yönetme becerisidir. Milli ve yerli savunma yatırımları ile, 'kızılelma'lara tek tek ulaşabilme başarısıdır. Türkiye'nin insansız hava araçlarının tartışılmaz başarısı artık uluslararası literatürde en çok üzerine makale yazılan konular arasındadır.
Siyasi güç ise, ekonomik ve askeri alanda en kritik ve en etkili kararları seri şekilde alabilme becerisidir. Cumhurbaşkanlığı HükümetSistemi, 21. Yüzyıl'ın 'belirsizliklerçağı' olarak adlandırılan bu zorlu döneminde, Türkiye'nin küresel ve bölgesel ali menfaatlerini korumak adına en seri kararları alabilmesi adına, en etkili sonuçları gözlemlediğimiz bir süreci de beraberinde getirdi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin icraat noktasında getirdiği etkin kabiliyet ve Meclisimizin ardı ardına imza attığı yasal düzenlemeler ve reformlar, Türkiye'ye siyasi güç boyutunda önemli bir manevra alanı sağlamakta. Bununla birlikte, bugün, söz konusu üç milli güç unsurunun yanına eklememiz gereken 4. güç unsurunun da 'iletişim gücü' olduğunu gözlemliyoruz. Artık, sadece küresel ve bölgesel siyasette haklı olmamız değil, haklılığımızı tüm küresel, bölgesel muhataplarımıza ve vatandaşımıza en etkin, en anlaşılır şekilde anlatmak, haklılığımızın 'iletişim'ini de etkili bir şekilde yönetmek çok önemli.
İşte bu nedenle, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın dünya genelinde ve ulusal düzeyde yürüttüğü geniş kapsamlı projeler, 'Milli İletişimStratejisi'ne yönelik geniş kapsamlı çalışmalar kritik önemde. Küresel mobilitenin ve internet çağının bu kadar güçlü olduğu bir ortamda, ülkelerin milli iletişim stratejisi olmaması artık ihtimal dahilinde bile değil. 5. güç unsuru ise, 'eğitimin gücü'. Türkiye'nin okul öncesi eğitiminden, doktora programlarına kadar milli ve yerli yüksek teknoloji üretme kapasitesini katlayacak, havacılık ve uzay alanında Türkiye'yi iddialı bir geleceğe taşıyacak güçlü bir gençliğe ihtiyacı var. Milli Eğitim Bakanlığımızın son bir yıldaki güçlü hamleleri, bu hedefe yönelik başarılı ipuçlarını öne çıkarıyor. Artık, ilk üç güç unsurunda iddialı olabilmek, 'iletişim gücü' ve 'eğitim gücü'nde de iddialı olmanızı gerekmekte. Türkiye, 5 milli güç unsurunda da iddiasını ortaya koymayı sürdürecek.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.