Kalıcı çözüm ‘bilim diplomasisi’nde
Buna rağmen, son 70 yıldır dünya siyasetini ve ekonomisini derinden etkileyen meselelere kalıcı çözümler üretmek adına, küresel siyaset ve ekonomi alanının önde gelen kanaat önderleri ile bilim camiasının daha yoğun bir araya gelerek, işbirliği fırsatlarını hala yeterince birlikte değerlendiremediklerine şahit oluyoruz. Küresel aktörler ve kurumlar bilim dünyasını çok taraflı küresel meselelere çözüm üretilen platformların halen önemli bir paydaşı yapabilmiş değil. Bunun temel nedeni üç temel kavrama dayanıyor; birincisi, 'diplomasi için bilim'in neresindeyiz? İkincisi, 'diplomasi içinde bilim'i ne derece etkin kullanıyoruz? Ve, üçüncüsü, 'bilim için diplomasi'yi ne kadar başarıyla yürütüyoruz?
Birinci husus, 'diplomasi için bilim', bilimin küresel ve bölgesel diplomaside ülkeler arasında bir 'yumuşak güç' unsuru olarak güçlü bir şekilde kullanılması. 'Kovid-19' küresel virüs salgınında ülkeler sıklıkla bu imkanı kullanmadılar veya kullanamadılar. Türkiye ise, her zaman ki 'kapsayıcı' yaklaşımı ile, sadece kendi vatandaşı için değil, başta Afrika olmak üzere, pek çok gelişmiş ülke ve coğrafya için kendi aşısını üretti ve paylaştı. Bu nedenle, önümüzdeki dönemde, bilim üretme kapasitesi yüksek ülkelerin, 'diplomasi için bilim'i çok taraflı diplomatik dünyanın daha pozitif bir gündeme yoğunlaşması adına etkin kullanması gerekiyor. 'Diplomasi için bilim'i kullanmak, aynı zamanda küresel ve bölgesel barış için de daha güçlü altyapı oluşturmak anlamına gelir.
İkinci kritik konu, küresel ve bölgesel meselelerde 'bilim'i, bilimin ve teknolojinin sağladığı tartışılmaz kanıtları daha yoğun kullanmayı alışkanlık haline getirmekten geçiyor. Bilim ve teknolojinin sağladığı kanıtlar o kadar somuttur ki, her hangi bir ülkenin bu tabloyu manipüle etmesi, bükmesi, farklı göstermesi mümkün değildir. Bu nedenle, dünya siyasetinin ve ekonomisinin önde gelen ülkeleri bilim ve teknolojinin sağladığı 'tartışılmaz kanıt'lara dayalı bir diplomasiyi ne kadar benimserler ise, o ölçüde uluslararası diplomasinin çözüm üretebilme kapasitesi artacaktır. Üçüncü kritik konu ise, dünya siyasetinin ve ekonomisinin önde gelen ülkelerinin bilim ve teknoloji alanında daha yoğun işbirliği için 'diplomasi'yi seferber etmesidir.
Çünkü, önde gelen ülkeler, sürdürülebilir kalkınma hedefleri başta olmak üzere, gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ekonomiler arasındaki büyük gelişim farklarını ortadan kaldırmak konusunda samimiler ise, bu durumda bilim ve teknoloji alanındaki gelişimlerin dünyanın daha geniş bir kesimi tarafından 'adil' bir şekilde paylaşımını sağlayacak küresel mekanizmaları geliştirmek zorundalar. 'Bilim ve teknoloji milliyetçiliği' ile, yerli ve milli teknoloji üretme becerisini asla birbirine karıştırmamak lazım. Türkiye, pek çok stratejik sektörde başardığı yerli ve milli teknoloji üretme becerisini, kendisiyle dünyaya aynı pencereden bakan ülkelerle paylaşma ve birlikte teknoloji geliştirme çağrısını en 'samimi' şekilde dile getiren ülkelerin başında gelmekte. Türkiye'nin 'bilim diplomasisi'ndeki becerileri, Avrasya'nın 'oyun kurucu' ülkesi olması rolüne güç katacaktır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Finansal Soğuk Savaş’ ve doların geleceği (20.09.2024)
- E7/G7 ve modernleşmenin geleceği (18.09.2024)
- ‘Güç’ ve ‘kibir’in küresel etkileri (16.09.2024)
- AB’nin dönüşümüne üç kritik engel (13.09.2024)
- Avrupa’nın ‘ölüm kalım’ savaşı (11.09.2024)
- Küresel sistemde ‘samimiyet testi’ dönemi (09.09.2024)
- Avrupa için ‘yakın’ tehdit: Nüfus (06.09.2024)
- Küresel borç sarmalı 315 trilyon dolar (04.09.2024)
- BRICS+ ve ticari entegrasyon (02.09.2024)
- ‘Belirsizlik Çağı’nda küresel rekabetin geleceği (26.08.2024)