2. Dünya Savaşı bittiğinden ve dünya siyaseti ile ekonomisini bu derece paralize edecek ağırlıkla ve boyutlarda büyük bir felaket geride bırakıldıktan sonra, dünya 'büyük ivmelenme' olarak adlandırılacak bir yeni 'çağ'a, döneme adım attı. Öyle ki, arada yaşanan büyük ve orta çapta küresel ve bölgesel siyasi ve ekonomik krizlerin hiç birisi, bilim, teknoloji alanında daha da iddialı buluşların, insan yaşamını derinden etkileyecek büyük değişimlerin önünü kesemedi. Yaşamın her noktasına değen, kullandığımız ürünlerden, mal ve hizmetlerin üretilmesine, binaların inşasına, bir noktadan bir başka noktaya seyahat etmemizi sağlayan tüm araçlara kadar, uçsuz bucaksız bir teknolojik değişim yaşıyoruz.
Buna rağmen, son 70 yıldır dünya siyasetini ve ekonomisini derinden etkileyen meselelere kalıcı çözümler üretmek adına, küresel siyaset ve ekonomi alanının önde gelen kanaat önderleri ile bilim camiasının daha yoğun bir araya gelerek, işbirliği fırsatlarını hala yeterince birlikte değerlendiremediklerine şahit oluyoruz. Küresel aktörler ve kurumlar bilimdünyasını çok taraflı küresel meselelere çözüm üretilen platformların halen önemli bir paydaşı yapabilmiş değil. Bunun temel nedeni üç temel kavrama dayanıyor; birincisi, 'diplomasi için bilim'in neresindeyiz? İkincisi, 'diplomasi içinde bilim'i ne derece etkin kullanıyoruz? Ve, üçüncüsü, 'bilim için diplomasi'yi ne kadar başarıyla yürütüyoruz?
Birinci husus, 'diplomasi içinbilim', bilimin küresel ve bölgesel diplomasideülkeler arasında bir 'yumuşakgüç' unsuru olarak güçlü bir şekilde kullanılması.'Kovid-19' küresel virüs salgınındaülkeler sıklıkla bu imkanı kullanmadılarveya kullanamadılar. Türkiyeise, her zaman ki 'kapsayıcı' yaklaşımıile, sadece kendi vatandaşı için değil,başta Afrika olmak üzere, pek çok gelişmişülke ve coğrafya için kendi aşısını ürettive paylaştı. Bu nedenle, önümüzdekidönemde, bilim üretme kapasitesi yüksekülkelerin, 'diplomasi için bilim'i çok taraflıdiplomatik dünyanın daha pozitif bir gündemeyoğunlaşması adına etkin kullanmasıgerekiyor. 'Diplomasi için bilim'i kullanmak,aynı zamanda küresel ve bölgeselbarış için de daha güçlü altyapı oluşturmakanlamına gelir.
İkinci kritik konu, küresel ve bölgesel meselelerde 'bilim'i, bilimin ve teknolojininsağladığı tartışılmaz kanıtları daha yoğun kullanmayı alışkanlık haline getirmekten geçiyor. Bilim ve teknolojinin sağladığı kanıtlar o kadar somuttur ki, her hangi bir ülkenin bu tabloyu manipüle etmesi, bükmesi, farklı göstermesi mümkün değildir. Bu nedenle, dünya siyasetinin ve ekonomisinin önde gelen ülkeleri bilim ve teknolojinin sağladığı 'tartışılmaz kanıt'lara dayalı bir diplomasiyi ne kadar benimserler ise, o ölçüde uluslararası diplomasinin çözüm üretebilme kapasitesi artacaktır. Üçüncü kritik konu ise, dünya siyasetinin ve ekonomisinin önde gelen ülkelerinin bilim ve teknoloji alanında daha yoğun işbirliği için 'diplomasi'yi seferber etmesidir.
Çünkü, önde gelen ülkeler, sürdürülebilir kalkınma hedefleri başta olmak üzere, gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ekonomiler arasındaki büyük gelişim farklarını ortadan kaldırmak konusunda samimiler ise, bu durumda bilim ve teknoloji alanındaki gelişimlerin dünyanın daha geniş bir kesimi tarafından 'adil' bir şekilde paylaşımını sağlayacak küresel mekanizmaları geliştirmek zorundalar. 'Bilimve teknoloji milliyetçiliği' ile, yerli ve milli teknoloji üretme becerisini asla birbirine karıştırmamak lazım. Türkiye, pek çok stratejik sektörde başardığı yerli ve milli teknoloji üretme becerisini, kendisiyle dünyaya aynı pencereden bakan ülkelerle paylaşma ve birlikte teknoloji geliştirme çağrısını en 'samimi' şekilde dile getiren ülkelerin başında gelmekte. Türkiye'nin 'bilim diplomasisi'ndeki becerileri, Avrasya'nın 'oyun kurucu' ülkesi olması rolüne güç katacaktır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.