Arz ve talep şoku; büyümenin sürdürülebilirliği
Bu nedenle, Türkiye'nin 2022 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7,5, ikinci çeyrekte ise yüzde 7,6 reel GSYH büyümesi yakalamış olması, 3.2 milyon kayıtlı KOBİ'nin ve binlerce büyük firma ve şirketin faaliyet gösterdiği Türkiye ekonomisinde, bu büyüklükteki bir reel sektörün para kazanmaması ile başarılabilecek bir tablo değildir. 100 bini aşan mal ve hizmet ihracatçısının, küresel ticaretteki yoğun rekabete rağmen, her geçen gün küresel tedarik zincirindeki rollerini daha da güçlendirerek, rekorlar kırarak ürün satıyor olmaları, Türkiye'nin OECD ve G-20 üyesi ülkeler arasında 2. sırada bir büyüme hızı yakalamasında ihracatın güçlü rolü ise, sağlıklı bir büyümenin önemli göstergelerinden birisidir.
Önümüzdeki sonbahar ve kış, bilhassa Avrupa açısından, doğal kaynaklar, enerji ve işgücünün üretimdeki rolü açısından zorlu bir dönem olarak geçecek gibi gözüküyor. Rusya-Ukrayna Savaşı'nın Avrupa'da sebep olduğu doğal kaynak ve enerji teminine yönelik büyük zorluklar, söz konusu üretim girdilerinin maliyetlerindeki tarihi artışlar, Avrupa Merkez Bankası (ECB) üzerindeki 'resesyona rağmen' faiz artışı baskılarıyla birlikte, iktisadi büyüme ve iktisadi canlılık adına, hem 'arz şoku', hem de 'talep şoku'na yönelik riskleri tırmandırmakta. Ülke ekonomisinin veya bölge ekonomisinin aynı anda hem 'arz', hem de 'talep' şoku yaşaması demek, ağır resesyon ve stagflasyon riskinin de hayli yüksek olduğu anlamına gelir.
ABD Merkez Bankası (FED) yetkililerinin söylemi, Amerikan ekonomisinin bu riski göğüslemeye hazır olduğu mesajı veriyor. Avrupa Merkez Bankası (ECB) üst düzey yöneticileri ise, Kıta Avrupasında bu yönde bir tercihin toplumsal ve siyasi sonuçlarının göğüslenip göğüslenemeyeceği konusunda tereddütteler. Avrupa liderlerinin büyük fedakarlıkların gerektiği yönündeki çağrıları ise, henüz toplumlar nezdinde kabul görmüş gözükmüyor. Tersine, 'yüksek enflasyonla mücadele' konusunda G7 ülkeleri arasında ortak çözüme yönelik çabalar ise, gelişmiş ekonomilerde hızla artan enerji faturaları ve somut ve kalıcı çözümlere kısa vadede ulaşılmasının hayli zor gözükmesi nedeniyle tepki topluyor. Üstelik, çalışan kesiminin yaşam standartlarında, saat başı ücretlerde talep ettikleri artışlar da, şirketleri artan enerji maliyetleri ile birlikte ikilemde bırakmakta. Önde gelen ekonomiler için aynı anda hem 'arz', hem de 'talep' şoku yaşanmasına sebep olabilecek ekonomi politikası tercihleri, Avrupa'yı ve ABD'yi zor bir kış döneminin beklediğini gösteriyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)
- Cumhuriyetimizin bağımsızlık düsturu ve küresel rekabet (30.10.2024)