Dünyanın önde gelen ekonomilerinin iki 'siyahkuğu', küresel pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nın ana ve artçı etkilerini bertaraf etmeye yönelik çok katmanlı çözüm çabalarının aralıksız sürdüğü, mevcut zorluklar yetmezmiş gibi, Avrupa açısından, hem enerji, hem de gıda arz güvenliği açısından pek çok ek zorlukların yaşanacağının hesap edildiği bir sonbahar ve kış dönemine giriyoruz. Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un iki gün önceki kabine toplantısı sonrasında, 'artık bolluk dönemi bitti, özgürlüğün bir bedeli var, herkesfedakarlık yapacak' yönündeki sözleri kapıya dayanmış gözüken enerji ve gıda arz güvenliğine yönelik riskler açısından açık bir mesaj niteliğinde. Bir o kadar da, Fransa toplumunda tartışmaları alevlendirmiş durumda.
İki siyah kuğunun sebep olduğu ekonomik ve ticari travmanın adeta hortlattırdığı bir küresel sorun da 'stoklama', eski tabiriyle 'istifçilik' oldu. Kovid-19 küresel virüs salgını döneminde, ülkelerin pek çok mal ve hizmetin, hammaddenin ve ara mamulün temininde zorlanmalarının de ötesinde, kimi ülkeler bir başkasına ait mallara, ürünlere havalimanlarında veya lojistik merkezlerinde el koyunca, dünyanın her noktasında bireyler, firmalar, şirketler, hatta ülkeler tarım, gıda, hijyenik ürünler, çip, nadir metaller, tüm stratejik ürünlere yönelik bir 'stoklama', 'istifçilik' eğilimine yoğunlaştılar. Bu eğilimin iki temel sonucu oldu; 'küresel enflasyon' ve 'enerji ve gıda milliyetçiliği'.
Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sebep olduğu ve 1970'lerdeki 'petrol krizleri'nden daha derin ve daha karmaşık yönü olan 'enerji krizi' ise, petrol, doğalgaz ve kömürden başlayıp, rafineride üretilen akaryakıt ürünlerine kadar ciddi bir fiyat sıçramasını da tetikledi. 'Küresel enflasyon'a yönelik tartışmaların sönmesi büyük ölçüde küresel ölçekte 'stoklama', 'istifçilik' eğiliminin, küresel tedarik zincirindeki aksaklıkların, konteyner ve taşımacılık, lojistik maliyetlerinin ve enerji maliyetlerinin normalleşmesine bağlı. 'Enerji ve gıda milliyetçiliği'nin tetiklediği fazladan 'stoklama', 'istifçilik' arayışları ise işleri büsbütün zora sokuyor. Bu nedenle, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin önümüzdeki sonbaharı ve kışı AB normlarına uygun bir anlayışla, karşılıklı işbirliği ve dayanışmayla yönetmeyi başarmaları, küresel enflasyonun yavaşlaması, gerilemesi ve sönmesi adına önemli bir fırsat oluşturacak.
Aksi durumda ise, AB üyesi ülkeler birlik ve dayanışma içinde enerji ve gıda arz güvenliği krizini yönetemezler ise, Avrupalı liderlerin 'demokrasi ve özgürlük adına' fedakarlık çağrıları boşta kalırsa, 'enerji ve gıda milliyetçiliği' büsbütün derinleşir ise, bunun ne yazık ki küresel enflasyonun seyrine olumsuz etkileri olacak. Bu durum, ABD ve Avrupa merkez bankaları açısından 'sıkı para politikası'na yönelik baskıları da yoğunlaştırır ise, her iki coğrafya bir yandan da ağır resesyon,stagflasyon ve işsizlik artışı riskiyle de yüzleşecek. Bu nedenle, iki siyah kuğu ile birlikte, dünyanın gelişmiş ekonomilerini önemli bir 'insanlıksınavı' bekliyor. Ya bölgesel çapta ve küresel çapta güçlü bir dayanışma ve işbirliği, ya da uzayan bir küresel enflasyon süreci ve fakirleşme. Umarım, birlik ve beraberlik ruhu ağır basar.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.