Küresel Düzensizlik Çağı’nda ticaret
Küresel ticaret, tüm bu küresel tablonun içerisinde, kıtalar arası ticaretin 'sürdürülebilirliği' ve 'güvenliği'ni tehdit eden başlıklarla boğuşuyor. Öncelikle, küresel ticaretin önde gelen aktörleri ve uluslararası şirketler, 'küreselleşme' olgusunun son 10 yılda aldığı ciddi yaradan memnun değiller. Gerek 2008 küresel finans krizinin başarısız yönetimi, gerek küresel pandemide ülkelerin birbirlerini acımasızca yalnız bırakmaları -ki bu tablo Avrupa Birliği içinde dahi yaşandı- ve son olarak, Rusya-Ukrayna Savaşı'nın sebep olduğu kargaşa, küreselleşme kavramının benimsenmesi adına ciddi çaba sarf eden çevreleri, aktörleri, düşünce kuruluşlarını büyük bir mahcubiyetin içine soktu.
Küreselleşme kavramının uluslararası sisteme kazandıracağı iddia edilen ortak çaba ve dayanışma kültürünün altı boş kalınca, iddialar kof çıkınca, hortlayan 'korumacılık' güdüsü küresel ticareti doğal olarak tehdit eden tartışmaları da alevlendirdi. Dünyanın önde gelen ekonomileri, birbirlerine karşı ekonomik, ticari ve mali yaptırımları daha da fütursuz bir şekilde kullanmaya ağırlık verdiler. 'Korumacılık' ile bilgide hızlanma eğilimi gösteren 'yaptırım kültürü', önümüzdeki dönem açısından, ülkeler ve kıtalar arasında ürün, hizmet, para ve bilgi akışını sekteye uğratabilir. Dünya Ticaret Örgütü'nün bu 'korumacılık' ve haksız yaptırım ile engellemeleri önleyici çabaları ile, zarar gören 'çok taraflılık' anlayışı nedeniyle beklenen sonuçlara ulaşamıyor.
Küresel ticaretin sürdürülebilirliği açısından bir diğer önemli tehdit, giderek derinleşen 'jeopolitikleşme'. Kıtalar ve bölgeler arası bloklaşmalar, 'izole bloklar dünyası'nın daha da derinleşmesine yönelik riskler, küresel ticaretin gelişimine yönelik de tehdit oluşturmakta. Söz konusu 'izole bloklar dünyası' küresel ticaretin gelişimine önemli katkı sağlayan ve sağlamayı da sürdürecek olan 'piyasa ekonomisi' modeli ile, 'devlet kapitalizmi' modeli arasındaki rekabeti de tırmandırmakta. Piyasa ekonomi modelinin savunucu olan ülkeler, 2008 küresel finans krizinden bu yana, piyasa ekonomisinin önemini, doğruluğunu, yararlarını savunacak bir performans ortaya koyamadılar. Tersine, 'devlet kapitalizmi'nin savunucusu ve temsilcisi olan ekonomiler, ardı ardına patlak veren küresel krizleri daha iyi yönetmişler gibi bir izlenim doğdu. Oysa, küresel ticaretin adil ve paylaşımcı bir anlayışla ilerlemesi ancak 'piyasa ekonomisi' anlayışı ile mümkün.
Tüm bu risk ve tehditlerin içerisine, küresel iklim değişikliğini önlemeye veya sınırlamaya yönelik yeni kuralları, 'yeşil dönüşüm' ve 'sıfır atık' hedeflerine yönelik yeni standartları, küresel iklim değişikliğinin sebep olduğu 'kuraklık' gibi doğal afetlerin, küresel pandemi ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nın durmaksızın tetiklediği 'küresel tedarik zinciri' sorunlarını, küresel enerji arz güvenliği tehditlerini ve küresel ekosistemdeki tüm risk, tehdit ve olumsuzlukların küresel emtia fiyatları üzerindeki aşırı dalgalandırıcı etkisini hesaba katalım. Bu tablo, küresel şirketlerin 'ölçek ekonomisi' becerileri lehine, KOBİ'ler aleyhine giderek sınırlı sayıda şirket üzerinde 'yoğunlaşabilecek' bir küresel ticaret riskini de beraberinde getiriyor. Bu başlıkları takip etmeyi sürdüreceğiz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)