Çoklu kriz ortamı ve resesyon riski
3 ayı geride bırakan savaşın tüm olumsuz etkilerine karşı, Ukrayna'nın ayakta kalmasını hedefleyen 19,8 milyar dolarlık mali yardım paketinin yönetimi Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) uhdesinde olacak. ABD Hazine Bakanı Yellen, Ukrayna'nın önümüzdeki 3 ay için acilen 15 milyar dolar düzeyinde talep ettiği mali yardım paketinden daha büyük bir paketi netleştirmekten memnun olduklarını belirtti. Yellen, Ukrayna'yı bu süreçte yalnız bırakmayacakları mesajını net olarak ortaya koyduklarını; bununla birlikte, Avrupalı muhataplarının da Ukrayna'nın ayakta kalması adına, mali yardım konusunda daha bonkör ve daha seri hareket edilmesi gerektiğinin farkında olmaları gerektiğini de belirtti.
Yellen, G7 platformunda, Avrupalı muhataplarına Rus petrol ve doğalgazını tümüyle yasaklamak yerine, 'tarife uygulaması' ile farklı bir çözüm de önerdi. Böylece, Rusya'nın fosil yakıt ihracatından elde ettiği gelir sınırlandırılmaya çalışılacak. Bu arada, bu defa Stuttgart'ta bir araya gelen G7 tarım bakanları da, savaş nedeniyle artan hububat fiyatları ile 'küresel gıda kıtlığı' tehdidini ele aldılar. Küresel pandeminin üzerine gelen Rusya-Ukrayna Savaşı, dünya ekonomisini 'çoklu kriz' ortamına sürüklemiş durumda. Bir tarafta küresel gıda güvenliği krizi, diğer tarafta bölgesel ve küresel enerji güvenliği krizi, bir başta boyutta küresel tedarik zinciri güvenliği krizi ve tüm bu 'çoklu kriz' ortamının tetiklediği 'küresel enflasyon' riski. Dünyanın önde gelen merkez bankalarının para politikası patika tercihleri ise bu tablonun üstüne 'resesyon riski'ni de ekliyor.
ABD Merkez Bankası'nın (FED) para politikası faiz oranını arttırma kararı ve arttırmaya devam edeceği yönündeki mesajlar, ABD ekonomisinden başlayarak, dünyanın önde gelen ekonomilerinde 'resesyon riski'ni de tırmandırmakta. Peki, küresel gıda güvenliği riskini de, bölgesel ve küresel enerji güvenliği riskini de, küresel tedarik zinciri güvenliği riskini de yönetmenin, belirli ölçüde çözmenin yolu 'üretim'den, üretimi teşvik etmekten geçiyor ise, enflasyon riski nedeniyle faiz oranlarını arttırarak, ülke ekonomilerini resesyona sürüklemek, 'üretim'in ve 'büyüme'nin sürdürülebilirliği adına, işgücünü korumak adına bir başka 'risk' oluşturmuyor mu?
Sanırım, önde gelen merkez bankalarının 'neoliberal ortodoks' bazlı düşünce yapısı ile, salt enflasyon riskine odaklanıp, faiz artışları ile ekonomileri resesyona sürüklemeleri, söz konusu 'çoklu kriz' ortamının daha da derinleşmesine yol açmaz mı? Umarım, merkez bankalarının resesyon riskini göze almalarının, gıda, enerji ve tedarik zincirini daha da derinleştirebilecek yönü olduğu da küresel ortamda birileri tarafından dile getirilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)