Birleşmiş Milletler'in (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'nı (SDG) gerçekleştirmenin en önemli şartlarından birisini, dünyanın önde gelen ekonomilerinin yeryüzünü, küresel ekolojik sistemi, iklim ve çevreyi korumak ve geliştirmek adına ne kadar samimi bir mücadele ortaya koydukları oluşturuyor. Çünkü, 21. Yüzyıl'ın en vazgeçilmez küresel trendlerinden birisi olan 'sürdürülebilirlik' adına, iklim ve çevre güvenliğine yönelik, küresel ekolojik sistemin tüm zenginliklerini korumaya yönelik, yeryüzünün sunduğu tüm yeraltı ve yerüstü kaynaklarını verimli kullanmaya yönelik kapsamlı politika, strateji ve uygulamalar oluşturulamaz ise, bizleri hayli 'karanlık' bir gelecek bekliyor. 'Karanlık' kelimesini metafor olarak kullanabildiğimiz gibi, modern yaşam için gerekli olan enerjiyi kaybetme riski anlamında, somut bir gerçek olarak da ifade edebilmek mümkün. Bu nedenle, 8 milyarı aşan dünya vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik tüm mal ve hizmetlerin üretiminde kullandığımız girdilerin yeniden dönüşüme uygun hale gelmesi, gerçek manada 'sıfır atık'a yönelik teknolojik ilerleme bilim dünyasının öncelikleri arasında yer almakta ve almalı. Stratejik sektörlerin tümünde kullanılan girdilerin yeniden doğaya kazandırılacağı ve atık olmaktan tümüyle arındırılacağı bir teknolojik sıçrama ancak bizi 'sürdürülebilirgelecek'e ulaştıracak.
Dünyayı gelecek nesiller için yaşanabilir kılacak, evrende dünyayı yaşam kaynağı olarak koruyacak bir 'sürdürülebilir gelecek'in en vazgeçilmez sacayaklarından birisi ise 'sürdürülebilir enerji ekonomisi'. 'Sürdürülebilir enerji ekonomisi' ise 3 sacayağı üzerine oturuyor: İlki geleceğin güneş ve rüzgar teknolojilerine dayalı bir 'sürdürülebilir enerji üretimi'. İkincisi, yakın geleceğin önemli bir teknolojik hamlesi ve keşfi olarak 'sabit pil üniteleri, sabit pil batarya sistemleri'. Üçüncüsü ise, tümüyle elektrikle çalışan her türlü taşıt. Yani, 'tam elektrikli ulaştırma ve lojistik taşıtları'. Sadece, arabalardan, kara taşıtlarından söz etmiyoruz; tümüyle elektrikle çalışan deniz ve hava taşıtlarından da. Roketler ve uzay araçları için ise hayli uzun ve meşakkatli bir ar-ge mücadelesi bizleri bekliyor.
Sürdürülebilir Enerji Üretimi,'güneş' ve 'rüzgar' önceliklendirerek,'hidro, jeotermal ve nükleere dayalıbir enerji üretimi kompozisyonu oluşturmakanlamına geliyor. Sürdürülebilirenerji üretimi, aynı zamanda ülkeler açısındandaha da öncelik kazanmış olan'enerjide kendi kendine yetebilme' şartıadına da önemli bir gereklilik. Ülkelerinenerji arz güvenliğini çevreyi, ekolojikdengeyi koruyarak, 'net-sıfır karbon'hedefini yakalayacak şekilde tasarlamasıönümüzdeki 10 ile 25 yılın en temelmücadele alanı olarak öne çıkmakta.Bu nedenle, güneş ve rüzgara dayalıenerji üretimi için teknoloji geliştirmek,yeni teknolojilere dayalı tesis ve santrallerinşa etmek kadar, bilhassa yenilenebilirenerji türevleriyle üretilen elektriği'depolama' teknolojilerini geliştirmekde bir o kadar önemli.
Bu süreçte, en zorlu süreç, en aşılması gereken süreç yeni nesil 'pilhücresi' üretmek. Çünkü, yeni nesil pil hücresi, yenilenebilir enerji imkanlarıyla üretilen elektriğin büyük boyutta depolanmasının yanı sıra, 'sürdürülebilir enerji ekonomisi' devriminin üçüncü sacayağını oluşturan tam elektriklitaşıt ve lojistik araçlarının gelişimi açısından da vazgeçilmez bir aşamayı temsil ediyor.Yeni nesil pil hücresi teknolojisindeki ilerleme 'sürdürülebilir enerji ekonomisi' devriminde dönüşümün hızını da belirleyen en temel unsur olacak. Daha detaylı bilgiler için, SETA Vakfı'nın 7. yılını kutlayan KriterDergisi'nin nisan ayı 'özel enerji dosyası'nı okumayı unutmayın.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.