Küresel ekonomiye ‘D’ vitamini
Kimi FED yetkililerinin 'enflasyon için tetikte olmalıyız' sözlerini, FED'in enflasyon tahminlerinin yukarı doğru revize edilmesini ve son FED toplantısında kimi üyelerin 2022 ve 2023 için olası faiz artışı tahminlerini küresel piyasalar olumsuz yönde fiyatlandırsa da, FED Başkanı Powell'ın enflasyondaki yükselişi, küresel pandeminden çıkış anlamında, 'normalizasyon' sürecine bağlı olarak geçici gördükleri ve bu nedenle politika değişikliğinde acele etmeyecekleri yönündeki vurgusunu atlamayalım. Çünkü, önde gelen ülkelerin merkez bankalarının tümü, enflasyonu önceliklendirme başlığından daha çok, şu anda büyüme ve kalkınmaya ihtiyaç olduğunun farkındalar.
Bu nedenle, hangi ülke geçici olduğu düşünülen üretici ve uzantısı olarak tüketici enflasyonundaki yükselişi önceliklendirerek, faiz artışında yukarı yönde ayarı kaçırır ise, bu durumda üretim ve ihracatın finansmanını gereğinden fazla pahalandırmış olacak. Oysa, tersine, önde gelen tüm ülkelerin şu anda üretimi, yatırımı ve ihracatı motive etmeye, teşvik etmeye ciddi ihtiyaçları söz konusu. Küresel pandeminin sebep olduğu ekonomik tahribat ise, dünyanın her yerinde bilhassa KOBİ'ler açısından, firmaların kendi öz kaynaklarıyla kapanacak bir seviyenin ötesinde. Bu nedenle, hem iç ticaretin, hem de küresel pandeminden göreceli olarak daha az etkilenmiş olan ülkelerin dış talebi, yani ithalatı sayesinde, ülkelerin ihracat hacmiyle toparlanmaya ihtiyaçları var.
Bilhassa da gelişmekte olan ülkelerin. Dünya Bankası'nın yeni yayınlanan bir raporunda yer olan önemli bir veri, 1990 ile 2017 arası gelişmekte olan ülkelerin küresel ihracattaki paylarının yüzde 16'dan yüzde 30'a yükseldiğine işaret ederken; aynı dönemde gelişmekte olan ülkelerde 'yoksulluk'un da yüzde 36'dan yüzde 9'a gerilediğini gösteriyor. Bu nedenle, dünya ekonomisinin önde gelen ülkeleri olarak, G7 ülkelerinin ve G20'nin ekonomik güç merkezlerinin destekleyici para ve maliye politikasıyla ekonomilerini büyütmeye devam etmeleri; onlara yaptıkları ihracatla gelişmekte olan ülkelerin de 'kalkınma'larına ve küresel pandeminin yaralarını sarmalarına yardımcı olacak.
Türkiye ise, hiç şüphesiz, 2021'de 200 milyar dolara yürümekte olan mal ihracatı hacmini, temiz üretim, temiz enerji, sıfır atık ile, yani 'yeşil büyüme'yle yeni bir klasmana taşıyarak, ihracatı için 'sürdürülebilirlik' noktasında yeni bir sürece geçiyor. TİM'in 'sürdürülebilirlik' projesini detaylı incelemekte yarar var.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)