Bugün, sıkça tartışılan ve zaman zaman endişe veren bir konuyu ele almak istiyorum: Yapay zekâ!
Hani diyorlar ya, "Yeni bir teknoloji çıkınca herkes önce korkar, sonra alışır ve en sonunda da vazgeçilmez hale gelir."
Evet, birçoğumuz yapay zekayı ilk duyduğumuzda bilim kurgu filmlerinden fırlamış bir felaket senaryosunu aklımıza getirdik. Robotların dünyayı ele geçireceğini, insanları kontrol edeceğini ve işlerimizi elimizden alacağını düşündük. Gerçekten de bu korkular anlaşılabilir bir durumda. İnsan, bilmediğinden korkar, tedirgin olur ve endişe duyar. Haksız da sayılmayız. Yapay zekanın yapabildiği şeyler uçsuz bucaksız bir hal almaya başladı.
Peki, yapay zekâ gerçekten de çağımızın atom bombası mı?
Atom bombası dendiğinde aklımıza ilk olarak Hiroşima ve Nagazaki geliyor. Büyük bir yıkım, ölümler, bir milletin kaderini değiştiren devasa güç. Yapay zekanın böyle bir güce sahip olabileceğini düşünmek bile çok ürkütücü. Ancak burada bir durup düşünmek gerek. Yapay zekâ, tıpkı atom enerjisi gibi hem büyük yararlar sağlayabilecek hem de büyük zararlar verebilecek bir potansiyelde. Yani, tamamen nasıl kullanıldığına bağlı.
Mesela, sağlık alanına baktığımızda yapay zekâ harikalar yaratıyor. Kanser teşhisinde, genetik hastalıkların önlenmesinde, hatta ameliyatlarda cerrahlara yardımcı olarak insan hayatını kurtarıyor.
Eğitim alanında kişiye özel öğrenme deneyimleri sunarak, öğrencilerin potansiyellerini maksimum seviyede kullanmalarını sağlıyor. En basitinden günlük hayatımızda bile, akıllı telefonlarımız işlerimizi kolaylaştırıyor.
Fakat bir de madalyonun diğer yüzü var. Yapay zekâ algoritmaları, kötü niyetli kullanımda büyük bir silaha dönüşebilir. Siber saldırılar, mahremiyet ihlalleri, hatta otonom silah sistemleri... İşte tam bu noktada, yapay zekanın kontrolsüz ve sorumsuz kullanımı yapay zekayı bir "Atom bombası"na dönüştürebilir.
Ancak, tüm bu endişelere, korkulara rağmen, yapay zekayı tehdit olarak görmek yerine, ona bilinçli ve etik çerçevede yaklaşmanın daha sağlıklı olacağına inanıyorum.
Geçmişte, elektriğin icadı ya da internetin yaygınlaşması gibi teknolojik devrimler de başlangıçta korku ve belirsizlik yaratmıştı. Hatta Bill Gates, söyledi en son böyle bir şeyi. Bilgisayarın ilk çıktığı yıllara benzetti yapay zekayı. Bilgisayardan da ilk başlarda korkulduğunu ancak zamanla hayatımıza nasıl entegre olduğundan bahsetti. Yani zamanla, bu yenilikler hayatımızın vazgeçilmez parçaları haline geliyor.
Yapay zekâ da tam olarak böyle bence. Ne tamamen bir kurtarıcı ne de bir felaket habercisi. Tıpkı diğer büyük teknolojik devrimlerde olduğu gibi, onu nasıl kullanacağımız tamamen bize bağlı. Eğer doğru bir şekilde yönetilir ve etik kurallar çerçevesinde kullanılırsa, yapay zekâ çağımızın atom bombası değil, belki de en büyük kurtarıcısı olabilir.