Tek tip insan algısından farklılıklarımızı kucaklamaya davet!
Bugün uzun zamandır üzerinde düşündüğüm bir konuyu yazmak istedim… Günümüz toplumunda giderek yaygın hale gelen ve farkında olmadan içine dahil olduğumuz tek tip insan algısını…
Her birimizin bir şekilde karşılaştığı, hatta bilinçli olmasa da benimsediğimiz bu algı hayatın akışında bir şekilde kendini gösteriyor. Şimdi hem bu algının ne olduğunu hem de farklılıklarımızı neden ve nasıl kucaklayacağımızı ortaya koyalım.
Öncelik olarak tek tip algısı nedir?
Tek tip algısı, modern çağ ve dijitalleşen dünya ile birlikte sosyal medya hayatımıza tamamen entegre olmuş durumda. Her anımızı paylaştığımız sosyal medya bize bir güzellik algısı sunmaya başladı… Dolgun dudaklar, çekik gözler, hokka burunlar ve kusursuz bir cilt... Bunun yanında ideal vücut ölçüleri, şık kombinler ve sosyal ortam… Bu özelliklere sahip olan herkes harika, ideal ama olmayanlar sıradan ve öteki! Yani bu güzellik algısı her bireyin sahip olması gereken, ulaşılması için çaba gerektiren bir hedef gibi gösteriliyor. Peki ama bu mümkün mü ve gerçekten olması gereken bu mu?
Sosyal medyada bakınırken eminim ki birçoğumuzun aklından "keşke ben de böyle olsam" diye geçtiği olmuştur. İşte tam olarak bize dayatılan tek tip algısının bir sonucu bu! Her birimiz farklılıklarımızla güzeliz ve değerliyiz ama sosyal medya bizlere bunun tam aksini dayatıyor. Sosyal medya, kusursuzluğu överken fiziksel özelliklerimizi sorgulatıyor ve bunun sonucunda özgüveni zayıf, kendini beğenmeyen, eksik hisseden bir kişiye dönüştürüyor.
Sadece güzellik değil tek tip algısını ortaya çıkaran tabi. İş hayatında da buna benzer durumlar baş gösteriyor. Mesela, başarı belirli kalıplar üzerinden tanımlanmaya başladı. Yüksek bir maaş ve bir kariyer sahibi isen idol alınabilirsin. Ama başarı sadece iş hayatı demek mi? Sonuç olarak her birimizin farklı hedefleri, kariyer planları olabilir. Kimimizin hedefi bir şirkette müdür olmak olabilirken, kimimizin hayatı huzurlu bir aile yaşantısı olabiliyor. Yani ev hanımı olmak, bir evi çekip çevirmek, bir çocuk yetiştirmek bir başarı sayılamaz mı? Bana soracak olursanız, bir şirketi yönetmekten çok daha büyük başarı!
Bir de moda endüstrisi var tabi. Moda endüstrisi, tek tip algısının en güçlü savunucularından biri.
Nasıl mı?
Podyumda boy gösteren mankenler,
billboardlarda yer alan kusursuz yüzler
ve tabii ki sosyal medyada yer alan influencerlar…
Aslında bu tek tip algısı sadece kişiye özel bir durum değil, toplumsal olarak da etki gösteren bir durum. Aynı türden bir toplum oluşturma çabası hem çeşitliliği hem de farklılıklarımızı tehdit eden bir hal alıyor. Her bireyin kendine özgü bir yüz yapısı, fiziği olsa da oluşturulmak istenen birbirinin aynısı yüzler… Ancak, toplumun daha doğrusu sosyal medyanın bize dayattığı kriterlere uymadığımızda kendimizi başarısız ve yetersiz hissediyoruz. Peki normal olan bu mu? Kesinlikle hayır.
Peki farkında olmadan bize dayatılan bu tek tip algısını nasıl yeneceğiz? Öncelikle farkındalığımızı artırmamız gerekiyor. Sosyal medyanın bizim üzerimizdeki etkisini anlamalı ve sorgulamalıyız. Herkesin farklı olduğunu, kendi hayat çizgisinde varlık gösterdiğini kabullenmeli ve kendimizi hiç kimse ile karşılaştırmamalıyız.
Ve biz yetişkinler için farkına varmak ne kadar kolay olsa da sosyal medyaya ulaşabilen tek kitle biz değiliz. Sosyal medyayı birçok yetişkinden daha etkin kullanan bir nesil var. Burada da devreye eğitim giriyor ve tabii ki bilinçli ebeveynler! Çocuklara ve gençlere farklılıklarımızın olmasının doğal olduğunu ve her birimizin farklılıklarımızla eşsiz olduğumuz konusunda bilinçlendirmek gerekiyor. Okullarda ve toplum içinde başarı ve güzellik algısının değiştirilmesi önemli bir rol oynuyor.
Yani her birimiz çok değerliyiz, her halimizle!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bağ kurmak: Sabır ve anlayış üzerine… (17.09.2024)
- Ait olmamanın getirdiği özgürlük ve yeni başlangıçlara cesaret etmek (15.09.2024)
- Kahraman beklemekten vazgeç, o sensin! (07.09.2024)
- Geçmişi taşımak: Yükümüz ağır mı? (30.08.2024)
- Çocuklarımızın geleceği için harekete geçme zamanı! (23.08.2024)
- Kalbi Hafifletmenin Sırrı: Bağışlamak (18.08.2024)
- Günlük hayatta iç huzuru bulun: Mindfulness ve Meditasyon (10.08.2024)
- İsmail Haniye’nin Şehadeti: Bir Umudun Külleri ve Küresel Barışın Karanlık Yüzü (31.07.2024)
- Mavi ekran ve dünyayı ardında bırak: Dijital kıyametin ayak sesleri mi? (25.07.2024)
- Şehirden Köye: Hayaller, Gerçekler ve Aradaki Hayat (16.07.2024)