Kolay para, hızlı hayatlar: Tüketim kültürünün kıskacında bir dünya
Kolay para, hızlı hayatlar: Tüketim kültürünün kıskacında bir dünya
Son zamanlarda artarak büyüyen "kolay yoldan para kazanma" furyasından siz de etkilenmediniz mi? Sosyal medyada gezinirken bir anda kendinizi zengin olmanın, emeksiz para kazanmanın yollarını anlatan bir video izlerken bulmanız hiç de zor değil artık! "Bir gecede milyoner olun" ya da "sadece 10 dakika çalışarak zengin olun" gibi başlıklı içerikler o kadar arttı ki, bu vaatler artık sıradanlaştı.
Teknoloji gelişti. Neredeyse telefonu olmayan, interneti olmayan kimse kalmadı. Bu da demek oluyor ki hepimiz sosyal medyanın o sihirli dünyasına kapılmış durumdayız.
Bu sihirli dünyada ise karşımıza çıkan
Şatafatlı hayatlar,
Son model arabalar,
Gösterişli tatiller…
E tabi insan ister istemez merak ediyor.
"Bu insanlar bu paraları nereden buluyor?"
Cevap aslında çok basit, "tüketim kültürü".
Tüketim kültürü, bizleri sürekli olarak tüketmeye, daha fazlasını arzu etmeye ve sahip olduklarımızla yetinmemeye yönlendiriyor.
Peki bunu nasıl mı yapıyor?
Tabii ki sosyal medya ve reklamın gücüyle!
Reklamlar,
Ünlüler,
Influencerlar,
Yani günlük yaşantımızda sürekli çevremizi saran içerikler bize, daha doğrusu bilinçaltımıza "daha fazlasına sahip olmalısın" mesajını iletiyor.
Bu mesajlar, insanları daha fazla gelir elde etmek için en hızlı ve kolay yöntemleri aramaya teşvik ediyor.
Şimdi gelin, eski zamanlara gidelim biraz. Bir işte ustalaşmak yıllar alırdı, değil mi? Çokça emek, çokça sabır gerekirdi…
Peki ama şimdi öyle mi?
Bir gecede ünlü olup servet kazanmak mümkün gibi gösteriliyor. Bir nevi umut satışı!
Kripto yatırımları ile parayı bulan şanslılar,
Video çekerek ün kazanan influencerlar,
Yani emeksiz, çalışmadan maddi gücü eline alan kişiler insanlara çok daha cazip geliyor.
Ama her şeyde olduğu gibi,
bu hızlı kazanç yollarının ardında da tehlike var.
Ne gibi tehlikeler mi?
Etik değerlerimiz kayboluyor,
İlişkilerimiz zayıflıyor,
Güven duygumuz sarsılıyor,
Çünkü herkesin önceliği kolay yoldan para kazanmak haline geldi. Bireysel çıkarlar resmen toplumsal çıkarların önüne geçti.
Tabii ki her zengin olan haksız kazanç elde ediyor demiyorum ama son zamanlarda gündeme gelen Polat çifti, Candan kardeşler bazı değerlerin erozyona uğradığının kanıtı…
Peki, ne yapmalıyız?
Önce hepimiz şapkayı önümüze koyup düşünelim.
Değerlerimizi, yeniden hatırlayıp, hatırlatalım.
Sosyal medyada gördüğümüz içeriklerin reklam amaçlı olduğunu ve maalesef ki çoğunun gerçek olmadığını bilerek davranalım. Bilinçli bir tüketici olmak her şeyden önemli. Reklamların ve influencerların yönlendirmelerine kapılmadan ihtiyacımız olanı almalı ve bu kısır döngüden kurtulmalıyız.
Yani, kolay para kazanmanın peşinde koşmak yerine, çalışarak kazandığımız şeylerin değerini bilmeliyiz.
Çalışarak kazanmanın, emek verilen, alın teri dökülen bir işin ardından gelen başarının tadı hiçbir şeyde yok çünkü.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Bağ kurmak: Sabır ve anlayış üzerine… (17.09.2024)
- Ait olmamanın getirdiği özgürlük ve yeni başlangıçlara cesaret etmek (15.09.2024)
- Kahraman beklemekten vazgeç, o sensin! (07.09.2024)
- Geçmişi taşımak: Yükümüz ağır mı? (30.08.2024)
- Çocuklarımızın geleceği için harekete geçme zamanı! (23.08.2024)
- Kalbi Hafifletmenin Sırrı: Bağışlamak (18.08.2024)
- Günlük hayatta iç huzuru bulun: Mindfulness ve Meditasyon (10.08.2024)
- İsmail Haniye’nin Şehadeti: Bir Umudun Külleri ve Küresel Barışın Karanlık Yüzü (31.07.2024)
- Mavi ekran ve dünyayı ardında bırak: Dijital kıyametin ayak sesleri mi? (25.07.2024)
- Şehirden Köye: Hayaller, Gerçekler ve Aradaki Hayat (16.07.2024)