On yıllardır
küresel sermayenin doğrudan temsilcisi gibi hareket
eden
TÜSİAD ve benzeri oluşumlar, şimdiye kadar devlete karşı
takındıkları üstünlükçü tavrın hukuki hesabını
ilk kez vermek zorunda kalıyor. Ancak
Batı'ya ekonomik ve politik olarak bağımlı
olan "akil insanlar", her zamanki gibi
"Hukuk ve demokrasi olmadan yabancı
yatırım gelmez" ezberini devreye sokarak
küresel efendilerinin verdiği sufleyi tekrar etmeyi sürdürüyorlar.
Gerçekten de
yabancı yatırım ve hukuk-demokrasi ilişkisi bir slogandan öteye gitmeyen büyük bir yanılsamadır. Batı tarafından üretilmiş
bu söylemi sorgulamaktan bile çekinenler,
ezberleri bozulacak diye korkuyorlar. Ama
veriler ne söylüyor?
Aşağıda, 2023 yılında dünyada en çok üretim amaçlı yabancı yatırım alan 10 ülke ve aldıkları yatırım miktarları var:
1. Amerika Birleşik Devletleri (ABD): 367.4 milyar dolar.
2. Çin: 180.9 milyar dolar.
3. Singapur: 141.2 milyar dolar.
4. Hong Kong: 117.7 milyar dolar.
5. Brezilya: 86.1 milyar dolar.
6. Hindistan: 49.4 milyar dolar.
7. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE): 22.7 milyar dolar.
8. Meksika: 31.5 milyar dolar.
9. Kanada: 31.3 milyar dolar.
10. Almanya: 31.3 milyar dolar.
Şimdi, Batı'nın demokrasi ve hukuk devleti kriterlerine sadık kalarak (bu kriterlerin içlerinin ne kadar boş olduğunu 7 Ekim'den sonra tüm dünya gördü) listedeki ülkeleri inceleyelim:
Çin: Tek parti yönetiminde otokratik bir rejimdir. Yargı tamamen parti kontrolündedir. Ancak en fazla yatırım alan ikinci ülke olmayı başarmıştır.
Singapur: Batılı terminolojiyle "hibrit rejim" olarak tanımlanır. Yani tam demokrasi değil. Ayrıca ifade özgürlüğü konusunda ciddi kısıtlamalar vardır.
Hong Kong: Çin kontrolünde yarı özerk bir bölgedir. 2020'de yürürlüğe giren Ulusal Güvenlik Yasası ile birçok özgürlük, ciddi şekilde sınırlandırılmıştır.
Birleşik Arap Emirlikleri: Seçim bile olmayan, monarşiyle yönetilen bir ülke. Demokrasiden söz etmek mümkün değil.
Meksika: Uyuşturucu kartellerinin devlete rakip olacak kadar güçlü olduğu bir ülke. Ancak bu durum yabancı yatırımcıları pek ilgilendirmemiş gibi görünüyor.
Bütün bu verilere rağmen, demokrasi ve hukukun üstünlüğü olmadan yatırım gelmeyeceği söylemi koca bir yalandır. Küresel sermaye,
istikrar, düşük maliyet ve yüksek kâr fırsatlarını önceleyerek yatırım yapıyor. Siyasi rejim veya hukuk sistemi, eğer sermayenin çıkarlarına zarar vermiyorsa, yatırım kararlarında belirleyici bir faktör olmuyor.
Velhasıl sermaye, hukukun üstünlüğünün olduğu yere değil,
kendisi için en uygun ortamın sağlandığı yerlere akıyor. Klasik ezberleri papağan gibi tekrar etmek, hakikati değiştirmiyor. Yani "Türkiye'de hukukun üstün olmadığını" işlerine gelmeyince tekrar ettikleri gibi "Yatırımın demokratik rejimlere aktığı" ezberi de
patlatılması gereken bir balondan fazlası değil.
Üstelik
fason bir balon, gerçi TÜSİAD üyeleri fasonu da montaj sanayiini de pek bir sever. Kimbilir belki de o yüzden bu balon argümanlara bu kadar bağlılardır.