Adnan Oktar'ın başını çektiği şebeke, toplumun özellikle son yıllarda daha da çok dikkatini çeken, cinsel istismar iddialarının giderek yüksek sesle dile getirildiği bir kötülük yuvasıydı. Âdeta "herkesinbildiği sır"dı. Nihayet Temmuz 2018'de, İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın ekibinin özenle yürüttüğü delil toplama süreci sonunda yargı harekete geçerek Oktar operasyonunu başlattı.
İstanbul 30. Ağır ceza Mahkemesi, Ocak 2021'de açıkladığı kararında "Adnan Oktar Suç Örgütü" hakkında 14 sanığa ayrı ayrı 9 bin 803 yıl hapis cezası verdi. Ayrıca 107 sanığa 4.5 yıl ve 20 sağına 1 ila 11 yıl arası değişen cezalar verdi. Sonra karar istinafa gitti.
Geçtiğimiz hafta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, verdiği kararla sadece 68 örgüt üyesinin tahliye edilmesini ve 1 milyar lirayı aşan mal varlıklarının iadesini sağlamadı. Aynı zamanda bir kısmı çocuk yaştan itibarenolmak üzere yaklaşık 80 kişinin cinselistismar suçlamalarının hepsindenAdnancıları akladı! İçinde etkili pişmanlıktan faydalanan tanıkların da olduğu yüzlerce mağdurun ifadesi tek kâlemde silindi. Kamuoyuna daha önce yansıyan,tehdit ve şantajla "turnike sistemi"nesokularak iğfal edilen, çocukluklarıellerinden alınan, hayat boyu travmayaşayan onlarca kadının "rızası olduğu"yönündeki bu karar kan dondurucudur. Kadın dernekleri konuya dair şimdiye dek neden tek kelime etmemiştir, bunu anlamak da güçtür.
Oktar mağdurlarının avukatı Eser Çömlekçioğlu'nun verdiği şu örnek de tüyler ürpertici: "Örneğin bir mağdur; X isimlisanık bana zorla cinsel saldırıdabulundu diyor; bu kişi mahkemedekiifadesinde bu eylemi ve bunu örgüttalimatı ile zorlayarak gerçekleştirdiğiniitiraf ediyor. Ancak istinaf değerlendirmesindeher nasılsa bu durummağdurun rızası olduğu iddiası ile suçolmaktan çıkartılıyor."
Ayrıca konuyu sorduğum hukukçuların her biri 400 sayfa uzunluğunda birgerekçeli kararı hayatlarında görmediklerini, bu kararın âdeta Adnancıları tek tek temize çıkarıp masum gösterirken, şikâyetçileri suçlu gösteren bir zihniyetle yazıldığını, dolayısıyla tarafsızlık ilkesinin çiğnendiğini, Adnancıların avukat ordusuyazsa ancak böyle bir metin çıkacağını söylediler. Çünkü karara göre ortada bir örgüt yok. Herhangi bir kandırma yöntemine, sahte evlilik düzenine, korkutma ve şantaj yöntemlerine, vb. atıf yerine, "ideoloji ve inanç sistemi"ne kendi rızasıyla katılmaktan bahsediliyor. Söylemeliyim kiAnkara'dan edindiğim izlenim de buskandal kararın müthiş bir rahatsızlıkyarattığı yönünde oldu.
Her şeyden önce bir anne olarak bu kararın üst mahkemede olası reddini asla yeterli bulmuyorum. Yargıda bu türdenskandal kararların sadece reddedilip,hiçbir şey yokmuş gibi yola devamedilmesi yargıya olan inancı sarsıyor. 7 yaşından itibaren istismara uğradığını söyleyen bir mağdurenin bile olduğu bu dosyadaki sanıkları aksi yöndeki tüm delillere rağmen aklayanlar için "Olur öyle şeyler" denip geçilecekse o adalet saraylarına kilit vurun gitsin!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.