Kadrolaşmanın ustası olduklarının, CHP'nin sadece AK Parti'yi değil, bence diğer tüm partileri bu konuda suya götürüp susuz getireceğinin delillerindendir.
Önceki DYP-SHP ve DYP-CHP koalisyon hükümetleri Adalet Bakanları Seyfi Oktay ile Mehmet Moğultay, "yargıda kadrolaşma" iddialarıyla suçlanmaktadır. Moğultay gayet müdanasız biçimde CHP İstanbul İl Kongresi'nde şöyle meydan okur:
"Evet, hükümetten sınavlı beş bin kişilik kadro çıkarttım. Bu kadroları örgütüme vermeyip de MHP'ye mi verseydim? Seyfi Oktay ve benim dönemimde de üç bin hâkim alındı. Yapılacak en akıllı şey kendi iktidarında örgütleneceksin, kadrolaşacaksın ve bu kadrolar günün birinde senin yolunu açacak. Yaptığım şey suçsa, ben bu suçu işlemeye devam edeceğim. Ben yılmayacağım, bu makamı da terk etmeyeceğim" dedi.
Hani "Türbanlı hâkimin adaleti yerine getireceğinden kuşkuluyum" diyen Fikri Sağlar vardı ya; o da bu "örgütten kadroya" geçiş döneminin Kültür Bakanı idi mesela... O zamanlar "adaleti" pek dert etmezdi.
Bu açıklamaların bir benzerini de geçen sene CHP İstanbul İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas'tan işitmiştik. Kaftancıoğlu'nun yardımcısı, CHP'lilere şöyle sesleniyordu:
"100 kişi alınıyorsa işe, 35 CHP, 15 İYİ Parti, 15 diğerleri, 20-25 de İBB kariyer üzerinden gidiyor. Süreç bu şekilde ilerliyor."
Kılıçdaroğlu da İBB'den işçi çıkarmayacaklarına dair seçim öncesi "namus sözü" vermişti. Son kertede İBB'de ne oldu? 13 bin 312 işçi işten çıkarıldı. Hatta onlara "ATM memuru" diye hakaret edildi. Yerlerine ise 44 bin 995 kişi alındı.
Anlayacağınız "liyakat" diye kafamızı ütüleyenlerin esas derdi kendi "örgüt"lerinden kişilerin AK Parti döneminde yeterince kadrolaşamamasıdır.
TÜGVA'ya sızmış tutuklu iki FETÖ'cünün sızdırdıkları bilgilerle hazırlanan sahte belgelerle itibarsızlaştırma çalışmanız yerine bunları konuşsak daha isabetli olur. Zira Türk siyasi tarihinde CHP kadar "başarılı" kadrolaşmış başka hiçbir parti yoktur. AK Parti'nin CHP'den öğreneceği çok şey var...