Polonya Başbakanı Donald Tusk'ın Türkiye ziyareti sırasında, ayağındaki kırık nedeniyle ortezle yürümeye çalışırken koluna giren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı görünce, 9 yıl öncesine döndüm.
Nisan 2016'da Avrupa Parlamentosu Başkanı, Alman Sosyal Demokrat Partili Martin Schulz, Alman Bild gazetesine verdiği röportajda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik küstah açıklamalarda bulunmuş ve üstüne ateş edermiş gibi poz vermişti.
O dönem, Donald Tusk da benzer açıklamalar yapan Avrupa KonseyiBaşkanı'ydı.
Aradan geçen 9 yılda Türkiye, RecepTayyip Erdoğan'ın önderliğinde pekçok badire atlattı. Avrupa Birliği ise önceBrexit ile en büyük üye ülkelerindenbiri olan İngiltere'yi kaybetti, ardındandünya siyasetindeki etkisi giderek azaldı.
Şimdilerde Avrupa Birliği'nde bir aydınlanma başladı. Aralık ayından bu yana Avrupa Birliği yetkilileri, Türkiye'ye yönelik olumlu mesajlar vermeye başladı.
Mesele öyle bir noktaya geldi ki düne kadar "Türkiye durdurulmalı" yayınları yapan Fransız medyası, artık Türkiye'nin ordusuna ve savunmasanayiine övgüler düzüyor.
Bu aydınlanmanın birkaç nedeni var. Birincisi, Türkiye'nin Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde Avrupa Birliği'ne rağmen kazanan tarafta yer alması. AB'nin Libya, Karabağ ve son olarak Suriye'deki karşıt tutumuna rağmen Türkiye'nin üstün gelmesi, BerlaymontBinası'nın kibirli sakinlerini kendine getirdi.
Buna bir de başlarına ikinci kez düşen Trump taşı eklenince, Türkiye'nin ve Erdoğan'ın kıymetini anladılar.
Şimdi geldiğimiz noktada, Genelkurmay Başkanı'mız, Fransa ve İngiltere genelkurmay başkanları ile yapılan toplantılarda başrol oynadı.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye konulu Avrupa liderler zirvesinde Türkiye'yi temsil etti.
Cumhurbaşkanımız Recep TayyipErdoğan'ın Avrupa Birliği zirvesine davetedilmesi ise bu süreci taçlandırdı. Üstelikbu daveti yapan kişi, geçmişte Türkiye'yeyönelik menfi açıklamalarını pervasızca dilegetiren Almanya Başbakanı Olaf Scholzoldu.
Avrupa Birliği, Türkiye'nin güçlüordusuna ve sorunları çözen siyasiliderliğine açıkça ihtiyaç duyduğunufark ettiği için söylemlerini yumuşattı.
Evet, Kati Piri gibi raportörlerle muhatap olduğumuz dönemleri hatırlayınca, bugün geldiğimiz nokta oldukça olumlu. Ancak söylem yumuşamasının tek başına yetmeyeceğini bilecek kadar çok şey yaşadık.
Bu yüzden Avrupa Birliği, ilişkileri gerçekten yumuşatmak istiyorsa, öncelikle geçmişte yaptığı hataları unutturacak adımlar atmalıdır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.