Ayasofya Camii, tekrar ibadete açıldıktan sonra beş gün kadar "Laiklik elden gidiyor" meselesini konuşturdular. Ardından, İstanbul Sözleşmesi üzerinden ise "Din elden gidiyor" temalı tartışma başladı. Sizce de çok ilginç değil mi?
Laiklik olduğu yerde dururken, AK Parti buna dair hiçbir engelleyici adım atmamışken belli çevrelerin Erdoğan'a gözdağı vermesine, hatta darbe ile tehdit etmesine bile aşinayız. Aşinayız da bugünlerde "İslâmcı" kesimdenbazı isimlerin üslubu da laikçilere fenahalde benzemeye başladı.
Mesela 15 Temmuz darbesine 4 ay kala yaptığı konuşmasında, "Avrupa Birliği ile ilişkileribuzdolabına kaldırdık. Manyak mısın sen? Avrupa'yla ilişkileri niye donduruyorsun sen? NATO ile ilişkilerimizi devam ettirmemizlazım. Batı ittifakıyla ilişkilerimizi devam ettirmemizlazım. Yoksa vururlar kafamıza çökertirler"diyen Yusuf Kaplan, bugün Erdoğan ailesinedek uzanan "Sorosçuluk" ithamları savurup, "oy moyyok" taifesiyle aynı dili kullanabiliyor. Kendisinebirilerinin AB'ci/NATO'cu demesi nasıl büyükiftiraya girerse, bu ithamlar da aynı çerçevedediroysa ki... Şiraze kayıyor.
Yine aynı şekilde Erdoğan'ı 'davayı satmakla' suçlayacak kadar proje ürünü troller devreye sokuldu. Erdoğan, bu ülkede başörtülülere yönelikapartheid rejimini bitirmiş, yasakları kaldırmış,İmam-Hatip Liseleri'ne eşit statü sağlamışve en son 80 yıldır özlenen Ayasofya ilebizi kavuşturmuş olmasına rağmen bunu yapıyorlarüstelik. Şiraze kayıyor.
Abdurrahman Dilipak ise aileyi AK Parti'nin sona erdirdiğini savunabiliyor ve sözleşmeyi savunankadınlara "fahişe" diyerek aileyi savunduğunuiddia ediyor. Sonra da 'aşırıya kaçanlar demek istedim' kabilinden semantik ilmine sığınıyor. Şiraze kayıyor. Bu ülkenin kuruluşundan itibaren kendisineait yerli ve milli tek BİR aile kanunu olmamışken,aile konusunda sadece AK Parti'yisuçluyorlar.
Aileye sahip çıkması gereken "imam" statüsündeki erkeklerdeki yozlaşmaya dair tek kelam etmemişken, sadece AK Parti'yi suçluyorlar. AB ile ilişkileri sizin "manyak mısın" hitaplarınızarağmen donduracak ve AB kanunlarınınparçası olan İstanbul Sözleşmesi'ndençekilmemize olanak sağlayacak siyasi gücübu ülkeye Erdoğankazandırmışken,sadece AK Parti'yisuçluyorlar.
Yusuf Bey'in "Türk siyasetinin yüz akı" dediği Yavuz Ağıralioğlu'nun Genel Başkanı Akşener,sözleşme karşıtlarına'ahlaksız egoistler'demişken ve "yüz akı"bu meselede tek kelametmemişken sadece AK Parti'yi suçluyorlar.
İstanbul Sözleşmesi'ne ben de karşıyım. Defalarca yazdım ve yazdıklarımın arkasındayım. Ancak karşıtlığım, Erdoğan'a değil, bu ülkeye has bir aile kanununu yüz yıldır kazandıramamış olan yerleşik yapıya. Bu yapıyı dönüştürebilecek tek lidere gözdağıvermekle, canını ortaya koymuş olanı oylatehdit etmekle bu dönüşümün gerçekleşmeyeceğininde farkındayım.
Yarın öbür gün İstanbul Sözleşmesi'nden çekiliriz çekilmesine de sizlerin Koç ve Sabancılarla, CHP ve FETÖ'cülerle maalesef aynı üslubu paylaştığınızı tarih kaydetti. Bilin istedim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.