Fetih ruhu müzeye sığar mı hiç? Sığamadı işte. 86 yıl sonra, Fatih'in gözleri üzerimizdeyken buluştuk işte. Elhamdülillah.
Ayasofya, büyük fethin nazlı tacıydı. Konstantin'in
"memalik-i şahanesinden", Fatih'in
"memalik-i şahanesine" geçti. Fatih, tüm dünyaya
"Emanetleriniz güvende" mesajını hem fiilen verdi hem de bir tabloyla mücessem hale getirdi.
O tablo, Nakkaş Sinan Bey'in, Fatih'i yan profilden gül koklarken resmettiği ünlü eserdir. Batı tekniği ile çizdirilen tablodaki gül hem Efendimizi simgeliyordu hem de Batı dünyasına
"Emanetlerinizi aldım, onları koruyacağım" mesajını veriyordu.
Gerçekten de Fatih, Ayasofya dahil tüm Bizans eserlerini kendi üzerine alarak vakıf kurup muhafaza edilmelerini sağlamıştı. Ayasofya'nın tamir edilerek camiye dönüştürülmesi bunun mütemmim cüzü idi. Bugün aslına rücu ettirilmesi de öyle..
Öyle inanıyorum ki, 15 Temmuz'da vatanımızı esaretten kurtarmak için dökülen kanlarımızın hediye ettiği bir müjdeydi bugün...
Arif Nihat Asya'nın
"Ulu mabed, neye hicrana büründün böyle" hüznü,
Osman Yüksel Serdengeçti'nin,
"Binlerce erin baş koyduğu şu temiz yerde/ Şimdi hangi kirli ayaklar dolaşıyor" feveranı bitti.
"Ayasofya içinde toplanmak üzere" duasıyla veda eden merhum Erbakan'ın ruhu
şad oldu.
Necip Fazıl'ın,
"Ayasofya açılmalıdır. Türk'ün bahtıyla beraber açılmalıdır" öngörüsü gerçek oldu. Bahtımızda
birlikte aziz bir kitap gibi açıldı.
Cami minberine asılan fetih sancakları, geçmişe bir gönderme değildi sadece; geleceğe selamdı.
Sezai Karakoç'un dizelerindeki
"Yenilgi yenilgi büyüyen zafer"lerin fethe inkılap
olacağı vakitteyiz artık.
Erdem Bayazıt'ın,
"Dünyanın kalbini dinle, geliyor adım adım/ Dallar meyvaya dursun, toprak tohuma dursun/ İnsan barışa dursun, selama dursun zaman/ Sabır savaş zafer. Adım: MÜSLÜMAN" dediği yerdeyiz artık.
Gençler, belki yarın, belki yarından da yakın!