Türkiye siyasî tarihinde bir ilk yaşandı. İlk defa halkınoyuyla seçilmiş resmî biryetkili, eşcinsel evlilik talebininkabul edilebilir bulduğunuifade etti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, katıldığı bir televizyon programında, "Eşcinsel evlilikleri onaylıyor musunuz" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Tabii ki eşcinsel vatandaşlarımızın da yaşam kalitelerini ya da yaşamla ilgili özgürlüklerini korumakla ilgili sorumluluğumuz var. Geçmişte bu görevi yapmış insanların sorumluluğu olduğu gibi benim de var. Benden sonraki belediye başkanlarının da var. Ülkeyi yönetenlerin de var. Ama şunu söylemekte fayda görüyorum ki, eşcinsel evliliğe izin verilmesi hususuna henüz toplumumuzun hazır olmadığının altını çizmek isterim."
İmamoğlu, hem eşcinsel evliliğin "yaşam kalitesini korumak"la ilgili olduğunu hem de kendisinin bunu tanımaya hazır olduğunu söylerken, toplumun da şimdilik engel olduğunu ifade ediyor. Geçtiğimiz sene CHP'li yaklaşık 40 belediyenin küresel LGBT gününde destek mesajları yayınladığını, CHP'li Kadıköy ve Şişli belediyeleri tarafından 23 Nisan'da "eşcinsel çocuklar vardır" broşürleri bile bastırdığını da bu tabloya eklersek, CHP'nineşcinsel hareketin siyasî adresiolduğunu kabul etmek gerekir. Saadet Partisi ve İYİParti'den de hiçbirtepki gelmemişolması, Erdoğandüşmanlığının bazılarınısürüklediğikaranlık dehlizlerigörmek açısındanöğreticiydi.
Gelelim esas soruya: Seküler devletler, eşcinsel harekete teslim olmak zorunda mı?
Laiklik, özetle dinin devlet işlerine karıştırılmaması anlamına gelse de laik Fransa'da da, Anglosakson sekülerizmini içselleştirmiş Britanya veya Amerika'da da yerleşik dini yapıdan kaynaklanan görüşlerin siyasî hayata etki ettiğini biliyoruz. Burada önemli olan, devletin "kamusal iyi" tanımı ve o tanım çerçevesinde uyguladığı pratiklerdir.
Örneğin her türlü dini inanıştanmünezzeh olduğunuiddia eden devletlerdebile ensest ilişki hâlen suçtur. Ancak Alman hükümetinin etik komitesinin ensesti dahi "temel bir hak" olarak tanımayı öneren kararı gibi her türlü ahlâki sabiteden yoksun gelişmeler de olmuyor değil. Fakat bu tür gelişmeler hâlen oldukça istisnai.
Peki, reşit olan ve birbirleriyleevlenmek isteyen kardeşlerinseküler devletlerde kabulgörmeme sebebi nedir? Çocukyapmama şartıyla bu birliktelikneden bir seçenek olarakgörülmez? Çünkü ensest,"kamusal iyi" anlayışına birtehdit olarak kabul edilir.
Dolayısıyla aynı paradigma, seküler devletlerin eşcinsel harekete bakışı bağlamında da değerlendirilebilir. Kaldı ki Anglikan İngiltere'nin protokolünde Kraliçe'den sonra Başpiskopos gelirken, Amerika'da hâlâ siyasî tartışmalardaki üç referanstan birisi İncil iken, Türkiye'nin laik bir devlet olduğu için İslâm kaynaklı tüm değerleri elinin tersiyle itmesini beklemek akla da, toplumsal şartlara da uygun değildir.
Yani mevzu, "devlet, yatakodasına karışamaz" basitliğindeele alınamaz. Çünkümevzu, yatak odasında yaşananlarladeğil, onun dışınayansıtılanlarla alakalıdır. Bunun topluma yansımasınadair tüm önlemleri de, isterteokratik ister seküler olsun,her devlet nazarı itibar alarakkendi yasalarını uygulayabilir.
İmamoğlu gibi siyasîler ağızlarındaki baklayı çıkardıkça bu meseleyi mecburen daha sık konuşmak zorunda kalacağız. Şimdiden karşıt görüşümü tarihe not düşeyim istedim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.