Ülke yönetmek zor iş. Ancak Türkiye gibi dengelerin hızlı değiştiği, terörle mücadelesi devam eden, ekonomisi çok değişkenli, siyasî olarak bağımsızlaşma yoluna giren bir ülke söz konusuysa daha da zor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 20 yılıaşkın süredir tüm kavgaların göbeğindeyer alarak bunun mücadelesini veriyor. Hem 18. yılına giden bir iktidar partisini yönetiyor, hem de devletin tüm kurumlarının başında bulunuyor. Millet, devlet veparti, Erdoğan'ın bu zorlu savaşı verirkendayandığı üç sacayağı. Millet, onun enbüyük yoldaşı. Milletinin ona olan güveni olmasaydıne 17-25 Aralık'ı ne 15 Temmuz'u atlatabilirdi. Siyaset literatüründe de muadili yok.
Devlet ise her zaman farklı grupların rekabette olduğu, düzen ve güvenliği sağlama güdüsü yüksek, kontrol altına alınarak yönetilmesi en zor ve girift yapıdır. Bu denkleme bir de FETÖ belasının on yıllarca devlete verdiği tahribatı eklerseniz, Erdoğan'ın işinin ne kadar çetrefil olduğu daha net anlaşılır.
Parti ise daha geçişken ve yukarıdan aşağı yapıların oluşturduğu, Erdoğan'ın milletle arasındaki en büyük iletişim noktası.
Gördüğünüz gibi Erdoğan'ın enbüyük yoldaşı olan milleti ile birliğinipekiştirmesi gereken, yönetenyönetilenikiliğini karşıtlık olmaktançıkarması gereken en önemlioluşum, Erdoğan'ın Genel Başkanıolduğu AK Parti.
AK Parti ile seçmeninin ilişkisi de oldukça özgün, diğer partilere pek benzemiyor. İliklerine kadar Erdoğancı olduğunu bildiğim insanlar, gerektiğinde partiye karşı eleştiri oklarını yöneltmekten geri durmuyorlar. Şöyle düşünün, CHP'nin son birkaç ayda birmilletvekili PKK'nın kanalına röportaj verdi,diğer vekili Barış Pınarı'na karşı çıkarak YPG'yidestekledi, eski Cumhurbaşkanı adaylarına bizzatGenel Başkanları tarafından iftira atıldı,Genel Başkan Yardımcıları Yunanistan'la savaşıneşiğine geldiğimiz bir süreçte Libya ile yapılananlaşmayı yüksek sesle eleştirebildi, enpopüler belediye başkanları Almanya'dan borçalıp geldikten bir hafta sonra Kanal İstanbul'akarşı çıktı, korumalarının sokak ortasında silahçekip adam dövdüğünün görüntüleri yayınlandı,vb. Bu liste uzar gider. Tüm bunlara CHPseçmeninden gelen tepki ne oldu dersiniz? İkikelime ile özetlersek: Statükoyu koru. Ne pahasına olursa olsun, mevcut parti düzeni aksamasın; hangi yanlış yapılırsa yapılsın göz yumulsun tavrı içindeydiler.
Tüm bunlara verilen tepkiyi toplayıp üst üste koysanız, AK Parti'yi destekleyen kitlenin ve yazarların Güngören Belediyesi çalışanı Enes'e Belediye Başkan Yardımcısı tarafından verilen fütursuz ve hadsiz cezaya verilen tepki etmez. Üstelik Güngören vakası Twitter'da üç kelimeyle birden TT'ye AK Parti kitlesi tarafından sokulmadan bir gün önce Erdoğan, NATO'da dünyaya Türkiye'nin menfaatlerini savunarak yargı dağıtmış ve ertesi gün de Libya ile mutabakat Meclis'ten geçmişti. Alt alta koysanız, yılların emeğiyle gelinen bir noktadaydık ama Enes'in hakkı hepsinden önemliydi.
Şahsen ben bu farkı seviyorum ve önemsiyorum. Aynı şekilde AK Parti'nin de bu sosyolojik verininayırdında olarak iş yapmasını ve kriz yönetmesini,kadrolarını ona göre seçmesini, kendisiniiktidara taşıyan Enes'leri unutmamasını bekliyorum. Nitekim Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten Başkan Erdoğan'a değin gereken tepki verildi ve sorumlu kişi cezalandırıldı. Umuyorum ki bundan sonra da AK Parti seçmeninin bu özgün karakterinin farkında olarak ilerlenir ve kibir abidelerine geçit verilmeden dikkatle, rikkatle ilerlenir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.