“Hastayım, öyleyse varım” zokası
Boş...
Oturup keyif çatacak birini bekliyor...
Belli ki ortalarda öyle birisi yok...
***
Sosyal medyada rastladığım bir fotoğraf bu...Üzerine de "hayatın lüksleri"ne dair bir not düşülmüş...
En başta "sağlık" yazıyor.
"Lüks" kavramı burada mecazen kullanılmış...
"Ulaşılması zor konfor" ve ancak belli kesimlerin elde edebileceği "maddi fazlalık" anlamında...
Bakıyorum, bakıyorum...
İçimden "yahu" diyorum; "sağlık ne zaman seçkin bir istisnaya dönüştü; biz bu zokayı nasıl yuttuk?"
***
Çok değil, 30 yıl kadar önce "hasta" olmak istisnaydı.Normal olan sağlıktı.
Vasat oydu.
Şimdi sorsanız; herkesin kafası bulanır; yok canım, dersiniz; sağlıklı olmak çok zor; hep hastayız...
***
Hatırlıyor musunuz?Medya ve sağlık endüstrisi el ele verdi, önce "sağlıklı yaşam" teranesini yaydılar.
Önceki yıl söylediğini ertesi yıl inkar eden hekimler ekranları doldurdu.
Kafalara şu çakıldı: Sağlıklı yaşama ancak zemini dikkat ve endişe taşlarıyla döşenmiş zorlu bir patikadan gidilebilir...
O halde kendi halindeki yaşam sağlıksızdı...
Hani neredeyse "yaşamak sağlığa zararlıdır" diyeceklerdi.
***
Tam bu noktada sıradan insan tokatı yedi, kıçının üzerine oturdu işte!Üzerine kalp ve dolaşım hastalıkları istatistikleri ve "kanser canavarı" hakkında yayınlar geldiğinde, ayağa kalkacak hali kalmamıştı...
Derken pandemi ve tıbbın ahtapotu andıran iktidar gösterisi eklendi...
Biraz toparlanınca da kendimizi polikliniklerin bekleme salonunda bulmaya başladık.
***
Sağlık lüks ha?Bunu böyle düşünüyorsak, işimiz bitmiş, bitirilmiş demektir.
Lakin endüstri böyle düşünmemizi istiyor.
Akrabalarıma bakıyorum...
Lükse ulaşacak kadar seçkin ve zengin olmadıklarına göre herhalde "hep hastayız" kararına varmışlar.
Sağlık sigortaları kadar hükümleri geçiyor.
Hatta hastalıklarına tutkuyla bağlılar.
***
Bunları konuşuyor muyuz hiç?
Nerde!
Cısss...
***
NOT DEFTERİ
İçinin sessizliği senin servetindir, onu kaybetme de neyi kaybedersen kaybet, zaten başka kayıp da yoktur. (ŞULE GÜRBÜZ / Kıyamet Emeklisi)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)
- Nükleer ciddiyet! (14.11.2024)
- Hangi aile? (12.11.2024)
- Sahnede ne var? (11.11.2024)
- Gördüm (10.11.2024)