HAŞMET BABAOĞLU

Çocukluk neşesini kendine sakladı

"Gençliğinde birkaç dost edinebilmiş, olgunluk çağı boyunca yalnızlığı tercih etmiştir; insanlık için hissettiği sevgi ve yakınlıktan bir pay ayırıp hayatına aktarmak istememiş gibidir."
Zweig böyle der Dostoyevski için...
Biraz abartılıdır söyledikleri ama genel hatlarıyla doğrudur.

***

Madem geçmiş Pazar yazılarımda Tolstoy'la Dostoyevski'yi yan yana ve bazen kıyaslayarak anlattım...
O halde, Tolstoy'un aşırı hareketli sosyal yönünü ve yine Zweig'ın deyişiyle "günlük hayatının kapılarını herkese ardına kadar açmış" olmasını da buraya not etmeliyim.
Ne ilginçtir...
Siyasi mahkumiyet döneminde dahi kendi kabuğuna kapanmış halde yaşayan Dostoyevski ise eserlerinde dünyaya açılır; çarpıcı bir berraklıkla insanları ve sosyal olayları kavrar.
Oysa çok canlı bir hayata sahip Tolstoy yazdığı büyük eserlerle bağlantısını çabuk kesmiş ve geri kalan ömründe "iç dünya"sına dair soruların peşinden ilerlemiştir.

***

Dostoyevski henüz on yaşındayken babası Moskova'dan 150 km uzakta küçük bir çiftlik almıştı.
Anne ve çocuklar yazları orada geçirdiler. Baba, hastanesini ancak bir iki hafta bırakıp çiftliğe geliyordu. Çocuklar orada ata biniyor, köylülerle sohbet ediyorlar, eğleniyorlardı.
Her şeyden önce zorba, küfürbaz ve aşırı disiplinli babalarından uzaktaydılar.
Lakin şimdi düşünelim bakalım...
Ne kalmıştır geriye o günlerden?
Dostoyevski'nin eserlerinde köy hayatı yok desek yanlış olmaz.
Hakkında muazzam bir biyografi yazan Edward Hallett Carr "Köy tasvirlerini boşuna ararız romanlarında; onun kahramanları şehirlerde ve çoğunlukla tavan aralarında yaşarlar. Köylüleri değil, burjuvaları ve sefil haldeki yoksulları buluruz" der, haklıdır.
Ancak 40 yıl sonra köylülüğe fikir yazılarında döner; Rus köylüsünü şiirsel bir hale içine sokar...
Anlayacağınız...
Çocukluk hayatımızla daha sonraki zihin dünyamız arasındaki bağ ucuz psikanalitik "numaralar"ın kavrayamayacağı kadar karmaşıktır.
Ve yazarımız sanki çocukluğunun köy hayatını ve neşesini sadece kendine saklamıştır; hem de çok derinlere...

***

Bilinen şeydir...
Eserlerinde kahramanlarının ağzından konuşur Dostoyevski...
"Delikanlı" romanının kahramanının şu sözlerini yabana atabilir miyiz?
"Hiçbir topluma alışık değildim.
Okulda dostlarım vardı ama pek azdılar. Kendime kuytu bir köşe yaptım ve hep orada yaşadım." Bak şimdi!
Yine yerim kalmadı...
Belki gelecek Pazar devam ederiz...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.