Şu laf nasıl da tanıdık...
Maksim Gorki, Tolstoy'dan bahsederken diyor ya hani...
"Onu her şeyden çok uğraştırıp düşüncelerini
kemiren Tanrı fikriydi..."
Marksist, solcu, "ilerici" falan oldun mu inançlı insanlara böyle bakmaya başlanılır ki, kendi "düzleştirilmiş" zihnin meşruiyet kazansın...
Gorki de aynı klişeye sarılmıştı.
Oysa Tolstoy'un hayatına dair iki satır okumuş biri bile bilir...
Gorki'nin "Balık olsaydı nehirlere, göllere yüz vermezdi, sadece okyanuslarda yüzerdi" dediği
Tolstoy, inancıyla ve Tanrı'sıyla huzurluydu...
Tolstoy'u huzursuz eden insanlardı...
***
Biliyorsunuz, pazar günleri
Rusya'nın çağ dönümünü yaşamış büyük yazarları anlatıyorum.
Hayatlarından ve dostluklarından bahsediyorum...
Bugün de işin içine Maksim Gorki'yi katayım...
Bak şimdi, nereden nereye!
Yeni yetmeliğimde, 70'lerin sonunda AST'ın Gorki'nin
"Ana"sını uyarladığı derme çatma fakat pek alkışlanan oyundan sıkılıp çıktığımı hatırladım birdenbire...
***
Gorki gençliğinde Tolstoy'la yakınlık kurmuştu; sık sık onu Yasnaya Polyana'daki çiftliğinde ziyaret ederdi.
Tolstoy'un ölüm haberini veren telgrafı okuduğunda,
"Yüreğimden vuruldum, kalbimin kırıklığından hüngür hüngür ağlamaya başladım" diye yazmıştır...
Büyük yazarın gündelik hayattaki etkisini ise şöyle dile getirir:
"Ortaya çıktığında ufak tefek görünürdü ama bir anda herkes ondan daha küçük kalıverirdi."
***
1908 Nisan'ında Lenin, Gorki'yle buluşmak üzere İtalya'nın
o güzeller güzeli adası Capri'ye gelmişti.
Malum, solcular öteden beri "tatil havası"nı severler. Birlikte balığa çıkıyorlar, edebiyattan, sanattan konuşuyorlardı.
Lenin, tabii hep Gorki'nin Rusya'nın büyük yazarlarına duyduğu hayranlığı iğneliyordu. Bir keresinde "Tolstoy'u bir ahlakçı, bir öğretmen olarak görmeyi bırakın artık, o gerici bir vaiz ve ideolog" demişti.
Gorki lafı dolandırıp sonunda şunu söyledi Lenin'e:
"Tolstoy'da dâhice bir insanları kavrama yeteneği var. Biliyor musunuz? Ona yalan söylemek imkânsızdır."
***
Yerim bitiyor...
Anlatacak çok şey var...
Gelecek pazarlara artık...
Yazımı Gorki'nin şu Tolstoy tasviriyle bitireyim...
"Ellerini, elmacık kemiklerine dayamış oturuyor, parmaklarının arasından gümüş rengi sakalları uçuşuyor. Uzaklara, denize bakıyor...
Bana bütün başlangıçları ve nihayeti bilen ve bu kayalarla yaşıt biri gibi geliyor..."