Kuşluk vaktiydi...
Bazarov kır yürüyüşünden dönüyordu.
Leylak dallarıyla kaplı kameriyede Feneçka'yla karşılaştı. Genç kadının elinde yeni koparılmış güller vardı.
Bazarov, "Buket mi yapıyorsunuz?" diye sordu.
"Evet" dedi Feneçka; "kahvaltı masası için..."
"Ama daha çok erken."
"Sıcakta zor" diye karşılık verdi
Feneçka, "sıcak basmadan toplayayım
dedim. İnsan zaten zor nefes alıyor."
Yeni mezun hekim Bazarov elini
uzattı...
"Nabzınıza bakayım!" Sonra gülerek
"Yüz yaşına kadar yaşayacaksınız" dedi.
Genç kadın çığlık attı.
"Allah korusun! Uzun yaşamak insana yük. Ona yaşamak denirse..."
***
Turgenyev'in gençliğimde beni pek etkileyen
"Babalar ve Oğulları"nı kitaplığımda bulamadım.
İnternete de bakmadan
aklımda kalanıyla bu sahneyi yazmak istedim...
Çünkü Feneçka'nın son cümlesi bugünlerde zihnimde çınlayıp duruyor.
Şimdi kimseler okumuyor bu romanı;
"klasik" olmaktan çıktı, demodeleşti, zamana yenildi.
Geçen pazar günlerinde yazdıklarıma baktım.
Hiç Turgenyev'den söz açmamışım...
Oysa hem Tolstoy'un hem de Dostoyevski'nin hayatında bu zarif, hâli vakti yerinde ve dost canlısı yazarın önemli bir yeri var.
***
Lev Tolstoy gençken Turgenyev'in Petersburg'daki evine yerleşmişti...
Evinde davetler vermesiyle tanınan Turgenyev ondan hafif alaycı biçimde şöyle bahsediyordu:
"Gastronomiden hiç anlamayan deli dolu dostumuz..."
Öyle ya...
Tolstoy birden odasından bağıra çağıra çıkıyor, iddialı görüşleriyle yemek masası etrafında toplanan Petersburg sosyetesinin kafasını dağıtıyor, ne yediğine bile bakmadan sofradakileri ağzına tıkıştırıp sonra tekrar odasına gidiyordu...
Sonunda Turgenyev dayanamamış ve Tolstoy'u evinden göndermişti.
***
Dostoyevski ile Turgenyev'in ilişkisi ise çok gerilimliydi.
Turgenyev kendini Rus olduğu kadar Alman da hissediyordu, Batı hayranıydı ve bu hâli Dostoyevski'yi delirtiyordu.
Ecinniler'deki Karmazinov karakterinin Turgenyev'in karikatürü olduğu söylenir.
Turgenyev buna çok sinirlenmiş, sonunda bütün bağını koparmıştı.
***
İki yerli ve tabir caizse "Doğucu" yazarın "Batıcı" Turgenyev'le
ilişkilerindeki rahatsız edici nokta sıkıştıklarında ondan borç almış olmalarıydı.
Bir kader gibi, değil mi?
Batı borç verir...
Doğu ezilir.
Uzun hikâye...
İleride detaylarıyla anlatırım...