"Bu adamı hiç görmedim, onunla doğrudan doğruya hiç ilişkim olmadı.
Ama şimdi ölünce anlıyorum ki...
Bana en gerekli, en yakın, en aziz kişi olabilirmiş...
Arkadaşım gibi görüyordum, eninde sonunda karşılaşacağımızdan emindim.
Şimdi tek başıma yemek yediğim bir akşam ölüm haberini alıyorum. Tek edildim..."
***
Bak şimdi koca Tolstoy!
Stakhov'a yazdığın bu mektuptaki sözler çok samimidir, şüphem yok...
Ama herkes biliyor; senin Fydor Mihayloviç Dostoyevski'den nasıl uzak durduğunu ve bu konuda çok bilinçli olduğunu anlatan yüzlerce akademik yayın yapılıyor hâlâ...
Kaçtın, kaçındın...
Son pişmanlık fayda etmiyor tabii..
Kederli sözler gerçeği örtemiyor.
***
Tabiatlarınız çok farklıydı, biliyoruz.
Sen gürültülü bir adamdın ama alınganlıklardan, huzursuzluklardan uzak "içine" doğru gelişmeyi önemsiyordun.
Dostoyevski mızmızdı ama hep "dışarı" doğru bakıyordu; insanlara, dünyaya, ülkelere, devletlere...
İşte öyle zamanlarda, senin deyiminle "dazlak kafasında kabarcıklar oluşuyor"du muhtemelen.
"Her şey Fyodor'un yazdığından daha basit biçimde oluyor" diyordun; "bu kadar anlaşılmaz, bu kadar mutsuzluk üretecek bir şey yok."
Dostoyevski huzursuzdu, doğru.
Dünya onun şuurunu tahriş ediyordu...
Ama gidişatı anlamıştı...
Bu kesin!
***
Şu geçen haftayı Dostoyevski'nin "geleceği okuma" becerisi üzerine eğilerek geçirdim...
Müthişti.
"Şeytanın İsa'yı ayartmak için ileri sürdüğü fikir: Sosyalizm" diyordu bir mektubunda Dostoyevski...
"Dünyevi ekmeğin cazibesi eninde sonunda bir süreliğine Avrupa'yı ve Rusya'yı ele geçirecek."
Ama "dünyevi ekmek öyle bir şeydir ki, zaferinin kısa ömürlü olması kaçınılmazdır."
Öyle de oldu gerçekten...
***
İçinde bir kâhin saklıyordu sanki Dostoyevski...
Almanya'ya takmıştı kafasını...
"Kaçınılmaz ve uzak olmayan savaş bunlar yüzünden patlayacak diye yazmıştı.
Batı gelecekte "şimdikilerden on kat fazla kanın döküleceği" bir savaştan kaçamayacaktı.
Şunu bile yazmıştı: "Batı, sosyalizmin zaferini yüzlerce yıl sürecek feci bir uyumsuzlukla erteleyebilir ancak..."
***
Üzerinde durup düşünecek ne çok şey var bu adamlarda?
Gelecek pazarlarda konuşuruz...