Haftanın notları: Güzellik sakıngandır

"Olaylar zamanın tümörleridir, insanlar çürümenin failleridir; tarih ise çürümenin ta kendisi..."
Anladım, şu sıralarda E.M. Cioran okumak çok tehlikeli...

***

Tekno derebeyleri arasında savaş başladı.
Gates'e ve ona bağlı oligarşik yapılanmaya bir uyarı verildi...
Şimdi ilk bakışta savaşı Cumhuriyetçi ve Demokrat tekno derebeyleri arasındaymış gibi görebilirsiniz.
Hayır! Kavga, çok daha büyük.
Gelecek düzenin kavgası...

***

Güzellik sakıngandır.
Coşkudan çekinir.
Çok beklendiğinde gelmekten vazgeçer.
Umudu kestiğinde, beklediğini unuttuğunda kapıda beliriverir.

***

Kritik soru...
Özel okulların hâli ortada. Veliler ve çocuklar müşteri...
Notlar, puanlar şişirilmiyor diye iddia edecek kaç kişi var?
O hâlde Ortaöğretim Başarı Puanı uygulaması beklenen faydayı sağlamak yerine adaletsizliğe yol açıyor, diyebilir miyiz?

***

Durmadan şu konuşuluyor: Bodrum pahalı, Çeşme pahalı, Antalya pahalı...
Tamam! Anladık!
Ya İstanbul mesela?
İstanbul'daki pahalılık hakkında videolar çekecek "influencer"lar yok mu?

***

Bu gidişle yemek tarifi ve pişirme üzerinden sosyal medya faaliyetini geçim kaynağı yapan ünlüler de zora düşecek...
Tarif vermek kolay. Ama basit malzemelerin bile çok para tutması işin tadını kaçırıyor.
Geçenlerde ünlü bir sosyal medya aşçısı peynirli mücver yaptı.
Koca bir kalıp Ezine peynirine lor muamelesi yaparak ufaladı ve harca karıştırdı.
Altına gelen yorumlar hep şu minvaldeydi: "Üzgünüm deneyemeyiz, Ezine peynirinin fiyatını bilmiyorsunuz galiba..."

***

"Semtimizde yeni bir kafe açıldı; hemen orayı da deneyimledim..." Böyle garip laflar etmek çok normal karşılanmaya başladı.
Sosyal medyada "deneyim" kelimesinden geçilmiyor.
Niye "Bir de bu kafeyi denedim" demiyorsunuz kardeşim?
Oysa ortada "deneyim"in özelliğini ve özgünlüğünü taşıyan hiçbir şey yok!
Yaşa gitsin işte; oraya buraya git, şunu iç, bunu ye, onu dene!
Ne olur deneyimleme!
İnsan duyunca bir tuhaf oluyor.

***

L. Durrell bir Akdeniz köyünde sabahın erken saatini ne güzel tasvir ediyor: "Güneş doğuyor, kepenkler çiçek gibi birer birer açılıyordu."