Haftanın notları: Zor zamanlar
Cevap aramak için hâlâ gözlerimizi dikmiş otomobillere, binalara, silahlara bakıyoruz...
Geçen yüzyıldan kalma bir dikkat bu, demode artık...
Küreselci merkez ve yeni mühendislik çalışmaları ise insan bedeni ve zihnini dönüştürmek üzerine odaklandı.
Yani asıl soru şu: İnsan, insan kalacak mı?
Bundan haberdar mıyız?
Hayır! Bugün, yangın yeri çünkü...
Bizi bugünümüzle meşgul ediyorlar; daha çok meşgul edecekler.
***
Romain Gary, Fransa'nın en ünlü edebiyat ödülü Goncourt'u hem kendisi olarak hem de sahte kimliğiyle yazdığı romanlarla iki kez kazanmıştı...Öteki adı Emile Ajar'dı...
Hani o şahane "Yalan Roman"ı bu sahte kimliğiyle yazıp yayınlatmıştı.
Kitabın bir yerinde şöyle yazıyordu: "Nefret ettiğim bir şey varsa, o da yalandır. Aşırı derecede dürüst olur yalanlar."
***
Mitomani arttıkça artıyor...Toplumda gayet konforlu makamlara uzanabilmiş insanlar bile hayat hikâyelerini yalanlarla bezemekten kendilerini alamıyorlar...
Neredeyse sarhoşları andıran bir inatçılıkla herkes birbirine yalan söylüyor.
Ne için peki?
Biraz daha sevilmek için...
Biraz daha ilgi çekmek, bir parça olsun beğenilmek, azıcık etrafı çatlatmak için...
Ve asıl gözden kaçan şey şu ki, bu yalanlar en çok "kendini sevebilmek" için söyleniyor...
Sosyal medya da az gazcı değil hani...
Yalandan hikâyeleri süsleyip püslemede sosyal medyanın üzerine yok!
***
Zor zamanları daha da zorlaştırmanın hızlı yolu: Kifayetsiz siyasetçiler ve soytarıdan bozma sosyal etkinlik figürleri...***
Bu yaz Paris Olimpiyatları var...Olimpiyatlar artık bir bütün olarak heyecan uyandırmıyor; yarışmaların izlenme oranları düşüyor; olay giderek bir turizm etkinliğine dönüşüyor.
Bakalım, Paris'i nasıl pazarlayacaklar?
Sporun barış ve kardeşlik olduğu martavalına bu kez prim vermeyeceklerdir herhalde; çok komik olur.
Olimpiyat fikrinin ana düsturu olan "citius, altius, fortius", yani "daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü" deyimine gelince, bana artık sporu değil; sürekli başkalarıyla yarışarak kafayı yiyen modern insanı çağrıştırıyor.
Hep "daha" fazlasını istedikçe, azalıyoruz...
Daha hızlı düşüyoruz.
Daha yüksekten...
Ve her seferinde daha güçlü, daha sert oluyor dibe çarpışımız...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)
- Nükleer ciddiyet! (14.11.2024)
- Hangi aile? (12.11.2024)
- Sahnede ne var? (11.11.2024)
- Gördüm (10.11.2024)