Seçimden, partilerden, siyasetten çok konuştuk ya iki haftadır, yine konuşuruz tabii...
Hayat pahalılığından konuştuk...
Daha çok konuşuruz, bitmeyecek çünkü ama bizi bitirecek.
Yaşadıklarımız sıradan gelişmeler değil, bir büyük dönüşümün başlangıç safhaları...
Ama insana da bakmak, konuşmak gerek...
Sana, bana, ona...
Bize bakmak ve konuşmak...
***
Sosyal dertler büyüdükçe bize ne oluyor?
Küçülüyoruz...
Ruhen de küçülüyoruz.
Sorsan, herkes "
büyük adam" tabii...
Havalar bin beş yüz...
Atıp tutuyoruz...
Şu memleketi, hatta dünyayı bize verseler...
Ohooo neler yaparız, neler havası...
Ama neyle, nasıl?
Hangi donanımla?
***
Kimse kusura bakmasın!
Ben en çok çalışma hayatına bakarım...
İş yerlerindeki insan davranışlarına bakar, laboratuvar gibi yaklaşırım.
Yahu çalışma hayatı denen şey "mobbing" olup çıkmış; iş yeri zorbalığı, psikolojik şiddet, saçma sapan bir etiketi (makamı) üzerine yapıştıranların diğer çalışanlara hayata zehir etme davranışları almış yürümüş...
Yöneticiler iş yerlerinde fındık fıstık meseleleri büyütüp insani meseleleri görmezden gelmekle meşgul...
Herkes tuttuğunu hırpalıyor.
Emek verimsiz...
Çalışan mutsuz...
Düzgün insanlar bile bu yamukluklara bakıp hızla bozuluyor.
Bu çürük zeminden sağlam bina çıkar mı?
Memleket nasıl farklı olsun?
***
Başkalarının mutsuzluğu ile mutlu olan insanlar ne kadar çoğaldı mesela...
Daha doğrusu başkalarının başına gelen talihsizliğe bakıp kendisini talihli gören sersemler...
"Schadenfreude" deniyor buna literatürde, bir gün üzerine uzunca yazayım.
Bir tür
iç kötücüllüğü...
Çoğu kişinin tek rahatlama yolu bu oldu çünkü, oradan biliyoruz; patronu çuvallayınca, rakipleri sakatlanınca, düzenbaz ünlünün foyası ortaya çıkınca sevinenler kalabalığı...
***
İçimiz koflaştıkça koflaşıyor.
Hayattan yoksunuz; sosyal gerçekler üzerimizden silindir gibi geçiyor.
Ama sokakta biri mikrofon tutarsa, en doğru tercihler konusunda atıp tutmada üzerimize yok!
Geçelim bunları...
Geçelim de biraz da aynada kendimize bakalım... mı?
***
NOT DEFTERİ
Değersiz zamanlarda yaşayan zavallı insanlardık belki de biz, öyle hissettim o an, bir düşüşün içinde bir yerlerde çırpınıyorduk işte. (KEREM EKSEN / Uyku Krallığı)