HAŞMET BABAOĞLU

Pandeminin başlangıcına dönüp bakmak

Sosyal olaylar da kişisel travmalar gibidir...
Unutamayız ama unutmak için çırpınır dururuz...
Pandemi süreciyle ilişkimiz de tam böyle...
Belki en doğrusu, geri dönmek ve olup bitene daha farklı bir kadrajdan ve berrak bir gözle bakmak olacaktır.

***

10 Mart 2020'yi 11'ine bağlayan gece yarısında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bir açıklama yaparak ilk Türk koronavirüs vakasına rastlandığını açıklamıştı. Hasta ve ailesi açıklanmayan bir hastanede tecrit altına alınmıştı.
17 Mart'ta ülkemizdeki ilk ölüm vakası açıklanmış; 18 Mart 2020'de "Koronavirüsle mücadelede eşgüdüm" toplantısı yapılmıştı.
Sonrası bütün dünyada çok hızlı geldi...
Panik, tecrit, kapanma...
Dünya durdu...
Dünya durduruldu.
"Yahu olur mu, bunun bedeli ağır olur" diye düşünenler de kısa süre içinde susmayı tercih ettiler.

***

Döneme dair aldığım notlara baktım...
Henüz Şubat ayında...
Avrupa'da hayat normal akışında devam ederken İtalya'da işlerin karışıp bir şehrin bütünüyle karantinaya alındığı günlerde yani...
Batı'dan gelen ürpertici bir yorum şöyle...
"Kapitalizm, yol açtığı adaletsizliğin bedelini ödemekten kaçmak üzere kendi ölümüne dair bir tezgah kuruyor."

***

Dikkat!
Salgın, global kapitalizmin çok ama çok hızlı yükselen, fakat Komünist Partisi tarafından yönetilen "gizemli" ülkesi Çin'den geldi...
Dönemin ABD Başkanı Trump'ın 21 Şubat'taki açıklaması çarpıcıydı: "Çin, dostumuz değildir. Bizi ele geçirmek istiyorlar. Zeki ve uyanık olmazsak, bunu başaracaklar."

***

O gün de, bugün de gözümüzden kaçırdığımız bir nokta daha var...
Twitter'sız, Instagram'sız, Whatsapp'sız, henüz herkesin her an "online" olmadığı bir zamanda böylesine global bir panik oluşabilir miydi?
Mesela 1990'da, hatta 2000 yılında bir salgın bu kadar hızlı biçimde zihinleri esir alabilir miydi?
Farklı tarih ve toplum tezleriyle sivrilen düşünür Lütfi Bergen henüz 17 Mart 2020'de şöyle bir tvit atmış, hemen not almışım...
"Online kamuoyu ikna edildi. Virüsün asıl etkisi yeni bir teba üretimidir."

***


NOT DEFTERİ
Bir asfaltı her gün sulasan da sana çiçek veremez çünkü; asfaltın tabiatında güzellik yoktur. (NECİP FAZIL KISAKÜREK / Aynadaki Yalan)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.