Bir ihtimalin salıncağında
Kontağı kapattım...
Benzin kokusu genzimi yaktı, zihnimi karıncalandırdı.
Pompacı "Dolduralım mı abi?" dedi fakat bir yandan da uykuya aç gözleri gecenin karanlığında bir noktayı arıyordu.
Gördüm...
Otoyolu ikiye ayıran şeritlerin tam ortasında duran porselen mavisi bir çift gözü ben de gördüm...
"Arabanın biri vurdu gitti" dedi adam; "Beli kırıldı belli ki ama kafası oynuyor."
Sonra kolumu tutup kendine doğru çekti: "Gitme hiç, şimdi bir kamyon işini bitirir zaten, gariban daha fazla çekmez."
Ayla konuşmayı işittiği gibi dışarı fırladı, mavi gözlere doğru koşmaya başladı.
Ben de arkasından...
***
Bir süredir tanışıyorduk Ayla'yla...
İşi nedeniyle sabah erkenden İzmir'de olması gerekiyordu.
Ben zaten "serseri"nin tekiydim; bir türlü bitip tükenmeyen gençlik zamanlarım; aklıma estiğinde yollara düştüğüm yıllar...
Sevdiğimiz müzikleri dinleyerek birbirimize iyi yol arkadaşı oluruz diye düşünmüştük...
***
Uzaktan bakıldığında parlayan gözler yakından ne kadar soluktular...
Birkaç dakika sonra gri renkli buz parçacıklarına dönüşecekleri kesindi.
Ayla, daha sonra her aklına geldiğinde yüreğini parçalayan bir hareketle kedinin kafasını avucunun içine aldı; ağır ağır okşadı.
Hep öyle olur; en uygunsuz anda içinden olmayacak şeyler geçer; ben de "Ona âşık olabilirim" diye mırıldandım sanırım.
Tam böyle değil belki ama benzer şeyler...
Çünkü Ayla'nın ellerini ilk o an fark ettim; sımsıkı kavranmak, sevmek, sevilmek isteyen ellerini...
Ellerine sarılabilirdim.
Başka bir şey yaptım, kediciği Ayla'nın ellerinin arasından aldım.
Tüyler, kan, salya...
O hayat vuruşunu hissetmek istemiştim.
Hissettim de...
Bir kez... Bir kez daha, sonra son kez...
***
İzmir'e kadar sustuk sanırım.
Kısa, ürkek bir dokunuşla, yoksa öpücük müydü, vedalaştık.
Sonra ne oldu, merak ediyorsunuzdur...
Ayla'yla iyi arkadaşız; ara ara buluşup yemeğe çıkıyoruz.
Her seferinde sona doğru bir hüzün çöküyor içimize...
Hissediyoruz ki, bizim için o gece, o benzin istasyonunda zaman dondu kaldı...
Hissediyoruz ki, dostlukla sevgililik; başlamakla bitirmek arasında bir yerde asılı kaldık.
Bir ihtimalin salıncağında...
(NOT: Çekmeceleri karıştırma dönemimdeyim malum.. Eski ve yayınlanmış bir hikâyemi buldum, kısalttım, yeniden düzelttim; hikâyeden hakikate doğru... Sonra siz de okuyun istedim.)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Taktik hep aynı (25.11.2024)
- ‘Kıyamet kopmak üzere...’ (24.11.2024)
- Haftanın notları: Korka korka nereye? (23.11.2024)
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)
- Nükleer ciddiyet! (14.11.2024)