Senin içindeki hayvanın ne?
Nasıl yani!
Her insanın ruhunda bir hayvan saklanır; "güç hayvanı" deniyor ona, uygun ritüellerle ortaya çıkartılır...
Ne bu?
Şamanizme özgü bir şey...
Vay be, çok heyecan verici; ayıymışım mesela, ha ha, ho ho...
Nereden biliyorsun, belki kurtsun...
***
Bu tür bir konuşmanın orta yerine biri dalıverse...
Ve dese ki...
"Boş ver hayvanı falan... Söyle içinde insan var mı, insan? Nasıl biri, onu tanıyor musun?"
Ne bozulurlar ama, değil mi?
Eminler çünkü, İNSAN olduklarından.
Dahası bir birey olduklarından ve basbayağı "düzgün biri", hatta "makbul vatandaş" olduklarından eminler.
Serüveni, sürprizi ve derinlerle bağı "içlerindeki hayvan"da arıyorlar ve fena yanılıyorlar.
***
Bir arkadaşım bahsetti.
Metropolümüzün orta yerinde, kolundan tutup önce meditasyona, oradan da bir şaman ayinine (!) götürmüşler; içindeki hayvanı bulsun diye...
Malum, sekülerlerin inanma arzusu müthiştir ve elbette inanç kaçanı kovalar.
Tundra soğuğu, ıssızlık, karanlık gece, uğuldayan rüzgar falan yok elbette...
Her şey kliması kontrol altında tutulan konforlu bir salonda oluyor.
"Birden gözümün önüne peygamber devesi geldi, başka hiçbir şey" diye anlattı arkadaşım...
"Güzel" dedim.
"Ama herkes kurt, aslan, fil, geyik gördü, bayıldılar, çok eğlendiler, benimki tuhaf değil mi?"
"Sana yukarısı buralarda oyalanma; yerini, yurdunu, yolunu kaybetme mesajı vermiş" dedim, durdu; "Peygamber devesinin bacakları rükuda gibi eğilir, Anadolu çocuğusun, plazalarda kendini kaybetmediysen, göreceğin hayvan buydu elbette..."
***
Ne garip hale geldik, değil mi?
Hayvanlarla, bitkilerle, suyla, taşla hesaplaşırsak, kafamızdaki sorulara cevap buluruz sanıyoruz.
İnsanın "insan" halini unutturmak üzereler.
Bir iktisat çarkının aklını kaybetmiş, kalbi çırpınan vidaları olduk hepi topu...
Hayvanlarla, bitkilerle, dağla taşla bağımız da ancak modern masallar üzerinden oluyor
Kedisi üzerine saatlerce konuşan ama kedisinin niye ısıl işlemle üretilmiş bir sosisi yemeyi red ettiğine akıl erdiremeyen tonla hayvansever...
Hümanizm, insanı ilahlaştırmayı denemişti; sonunda geldiğimiz şu acıklı noktaya bakın!
***
NOT DEFTERİ
Nasihat insanın hep başka insana verdiği şeydir; bu kıymetli şeyi kimse kendisine alıkoymaz. (M. C. KUNTAY / Üç İstanbul)