Seyirciyiz.
Lamı cimi yok.
Seyirciler sırasında tutuluyoruz.
Oysa bu soykırım, öncekiler gibi sonradan "şok" içinde fark edeceğimiz türden bir soykırım değil.
Gözümüze baka baka ve
"susup oturun" denilerek yapılıyor.
Anbean seyrediyoruz.
***
Sistem böyle kurulmuştu, yeterince dikkat etmemiştik.
Hele son yıllarda "Uluslararası ilişkiler" diye uyduruk ama havalı bir gözlükle bakmaya öyle alışmıştık ki, gerçekte insanların canından, kanından, yaşam hakkından söz etmemiz gerektiğini unutmuştuk.
Şimdi kafamıza dank ediyor ama korkarım, kafamıza yediğimiz o darbe de bizi yakında uyuşturacak.
Bir saat bile durmadan çocukları, okulları, hastaneleri vurmaya devam eden İsrail, seyircilerin eninde sonunda yakalanacağını düşündüğü
uyuşukluk ve ardından gelecek kayıtsızlığı bekliyor.
***
Mitingler, tepkiler, bayraklar...
Tezahürata dönüşüyor giderek.
Ama tribün tezahüratına...
Kendimiz için, kendi duruşumuz, kendi "oluş"umuz için önemli bunlar, diyoruz, onu da biliyorum.
Lakin aynı anda içimizde ağır ağır bir yenilgi büyüyor.
Yalan mı?
***
O arada Gazze'de bebeklerin cansız bedenleri yan yana diziliyor; yan yana, yan yana, yan yana...
Toplu mezarlar büyüyor.
Uluslararası sivil toplum kuruluşları, ölen Filistinliler için her gün rakam yayınlıyorlar.
Yazmayacağım.
Zihnimizde rakam olarak kalmalarına izin vermeyeceğim.
Lakin o kadar çok ki gözümüzün önünde fosfor bombalarıyla kayıp gidenler, isimleriyle anmak zor gidenleri...
Çoğalıyor kayıplarımız ve çoğaldıkça istatistik kaçınılmazlaşıyor.
İsrail belki buna güveniyor.
***
Aynı anda başka bir şey daha oluyor.
Gazze'deki soykırım gibi devletlerin ve toplumların çaresizliği de büyüyor, büyüyor...
Hızla...
Bir beyin tümörüne dönüşüyor.
Dünyanın kafatasına sığmayacak hâle geliyor tümör.
***
Ve biz hâlâ niye "sahne"de değiliz, niye seyirci olmaya mecbur bırakıldık konusuna hakkıyla konuşamıyoruz.
"Netanyahu neye güveniyor?" diye sorduğumuzda aklımıza klişeler geliyor, ötesine gidemiyoruz.
Dünya para sisteminin ayaklarımıza taktığı prangayı düşünen var mı?
Uluslararası ilişkiler çerçevesinin İsrail'i niye merkezde tuttuğunu sorgulayan kaç kişi?
***
NOT DEFTERİ
Nietzsche suçluluk duygusunun berbat bir his olduğunu söylemekte haklıdır. Utanç duymalıydık. Utanç nesnel ve kişisel onurumuzla doğrudan ilgili bir şey. (SUSAN SONTAG / Bilincin Kapısını Aralamak)