CHP'nin sürekli seçim kaybetmiş ama hep kurultay kazanmış (artık eski)
Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun gidişi üzerine bir şeyler yazmayacağım elbet...
Yazdıkları bildiriyi dahi koşa koşa büyükelçilere düzelttiren adamların birinin gidip diğerinin gelişi bir değişim falan değildir.
Belki ilk kez Kılıçdaroğlu dışarısını dinlemedi; muhtemelen çekil dediler,
çekilmedi ve yenildi.
Şimdi gündemini Özgür Özel yapacak arkadaşlara da bir tavsiyem var; bakacaklarsa, CHP'nin yönetimine değil,
seçmenine baksınlar.
Türkiye'nin ruhundan kopmaya devam mı edecekler, yoksa artık sarsılıp kendilerine mi gelecekler?
Orası önemli...
***
Kitleler...
Sokaktaki insan...
Sokağı hor gören özel mahfillerin insanları...
Plaza çocukları...
Dertten dili tutulmuş emekliler...
Yaşı 40'a gelmiş ama karakteri hâlâ emekleyenler...
Dünya yansa umurunda olmayan ama medyanın da gazıyla
aklını Dilan Polat olayına takanlar...
"Benim çocuğuma hiçbir öğretmen yaramaz diyemez" öfkesiyle okul basmaya giden ama Gazze'de parçalanan çocukları gösterince
"Hamas'a mı katılacaksın?" diye alaycı sorular yöneltmeyi ihmal etmeyen hıyarlar...
Dünyanın her yerindeki mazlumları dert ettiği için burada boğazından lokma geçmeyen kalabalıklar...
Hepsinin üzerinden belirlenecek gelecek...
Konuşacaksak artık onları konuşmalı; onları tartışmalı ve onlarla birlikte tartışmalıyız.
Çünkü artık ya kitleler konuşacak ya da ebediyen susturulacaklar.
***
Bir de dönüp tekrar tekrar sormamız ve cevap aramamız gereken sorular var...
Tel Aviv'de hayat gözüne pek modern(!) göründüğü için İsrail'i laik devlet sanan şabalak bir kitleyi neden ve nasıl yetiştirdik mesela...
Bir İslam ülkesinde İslamofobi nasıl bu kadar rahat filizlenebilmiş mesela?
Veya şu soru...
Neden genç kuşaklar kendilerine örnek alacak insanlar aradıklarında bulmakta zorlanıyor?
Hatta şu...
Kitleleri insani meselelere karşı duyarsızlaştıran popüler medyatik kültür mü yoksa paranın artık hayatımızda kazandığı şeytani gücün ürettiği bencillik mi?
Hadi düşünmeye başlayalım...
***
NOT DEFTERİ
Niçin, sen artık dünkü sen değilsin? Niçin, biz bugün ikimiz de kıymetli bir şey kaybetmiş gibiyiz? Niçin bugünün düne benzemiyor? Niçin dünkü gibi rahat adımlar atamıyorsun? (PEYAMİ SAFA / Fatih-Harbiye)