Kelimelerle yener, kelimelerle yeniliriz...
Kelimeler canımıza okur, kelimeler can verir...
Bir silaha dönüştükleri, en zayıf yerimizden vurdukları çok olur.
"Yıpranmış kelimelerin verdiği güven" diyor ya şair, en tehlikelisidir.
Kavramlar, terimler hele...
Nasıl da kandırırlar!
Bir hainin eline geçmeye görsünler...
Uyanık olmazsak, upuzun bir uykuya yatırır, uyuturlar.
***
Yirmi küsur gündür Batı'nın pek ünlü haber kuruluşları için Gazze'de
"ölenler" var; fakat
öldürenler yok!
Koskoca BBC mesela hiç utanıp sıkılmadan şöyle veriyor haberi:
"Gazze'deki mülteci kampında yaşanan patlamada düzinelerce insan öldü."
Öldü, diyor.
"Yaşanan patlama"ymış...
Öyle kendi kendine sanki...
Katilleri olmayan bir katliam olabilir mi?
Olduruluyor...
Uyuşuk medya takipçisi bir süre sonra bebeklerin fosforla yanmış bedenlerini zihninden silip atıyor; ağır bombardıman altında yıkılan binalara bir deprem izliyormuş gibi bakmaya başlıyor...
***
Dünya savaş halinde...
O halde
"adlandırma"lara da dikkat etmek gerek.
Dün
Okan Müderrisoğlu çok net biçimde vurguladı: Bizim medya kuruluşları da dünyaya uydu, sürekli IDF (Israel Defence Force), yani
"İsrail Savunma Kuvvetleri" terimini kullanmaya başladı.
Ne oluyoruz yahu?
İsrail'in hinliğine niye uyuyoruz?
Niye zokayı yutuyoruz?
Bildiğimiz İsrail Ordusu işte!
Daha kuruluşunda
saldırgan ve işgalci ordularına "savunma kuvvetleri" demiş
adamlar... Sanırsınız ki, bütün işleri meşru
müdafaa...
***
Neyse ki...
"Yerleşimci" teriminin ardındaki hainliğe uyandık.
Daha düne kadar her yer bu terimle doluydu.
Şimdi nihayet bu insanların sivil olmadıklarını; üstelik yaptıklarının
toprak ve mülk hırsızlığı olduğunu biliyor herkes.
***
Kelimelerin politikasına karşı uyanık olmaksa mesele...
Sırf bunun için bile Gazze direnişine minnet borçluyuz.
Lakin bu kadarla kalmamalıyız; radarlarımızı hayatımıza da çevirmeliyiz; iş güç dünyasındaki terimlere ve hatta aşk meşk dünyasındaki lacivert kavramlara karşı da uyanık olmanın zamanıdır...
***
NOT DEFTERİ
Modernleştirilmiş, beni korkutan bir kelime bu. Aklıma estetik cerrahiyi getiriyor; hani şu gerçek yaşlılar olup da sahte gençlere dönüşen ve hepsi de birbirine benzeyenleri... (J. L. FOURNIER / Kuzeyli Annem)