Dünya
"Çarşıda ve mabetlerimizde" diye cevap verirdi eskiler...
Eskiler dedim diye, yanlış anlaşılmasın.
Binlerce yıldan bahsediyorum; binlerce yıl boyunca şu yeryüzünde yaşamış, her kültürden hangi insan varsa, onları kastediyorum...
Şimdi nerede toplanıyoruz peki?
Alışveriş merkezleri (ki yaşam merkezleri deniyor artık), spor ve gösteri alanları, vd.
Bizi bir araya getiren en güçlü bağ tüketim ve gösteri dürtüleri şimdi...
"E çarşı da aynı şey değil mi?" diyecek zıpırlara laf yetiştiremem; içinden çekiç sesleri gelen, çay muhabbetleriyle pazarlıkların birbirine karıştığı çarşılar o kadar azaldı ki, bilmiyorlar...
***
Bu pazar yine Ziya Osman Saba'nın sevgiyle dolu dünyasından bahsetmek istiyordum...Onun "Önümde, açık kollarıyla Boğaz/ Çengelköy'den aktarma Rumelihisarı/ İstanbul, İstanbul'um benim" diye anlattığı şehirden dem vurmak istiyordum.
Lakin dünya müsaade etmiyor...
İnsan eliyle global bir "ahir zaman" tesis edilirken...
TV ekranlarından akan haberlere bakarken...
Her sabah yeni bir 11 Eylül'e uyanma ihtimali taşırken sakin şiirlerden, hayata sevinçle bakan şairlerden konu açmak zor.
***
Tam klavye başına oturdum ki, cep telefonuma biri bir alışveriş merkezinden, diğeri online alışveriş sitesinden iki mesaj geldi...Beni çağırıyorlardı...
Neye mi?
Alışverişe, sürekli alışverişe...
Aklıma ister istemez İngiliz yazar J. G. Ballard'ın (1930-2009) bizde Öteki Dünya adıyla yayınlanan "Kingdom Come" adlı eseri düştü.
Roman bir kasabanın alışveriş merkezinde öldürülen babasının cenazesine giden oğlunun olup bitenlerden şüphelenmesiyle başlar.
Durmaksızın alışveriş yapan insanlar, uğursuz bir gerçeğin öteki yüzüdür sanki...
"İnsanları denetim altına almak için en basit ama etkili yol, alışveriş bağımlılığı üretmektir" der Ballard.
Sürekli inip çıkan yürüyen merdivenler, binanın her yanındaki ekranlar...
Yüzlerdeki hoşnutluk, bitmeyen hareketlilik aldatıcıdır.
Hepsi bir tür uyuşturucu işlevi görür.
***
Romandan şu cümle hep ürpertir beni..."Bedava bu, diyorum.
Afallıyorlar, sanki bir şeylerini çalmaya kalkmışım gibi tepki veriyorlar. Polis çağırmak istiyorlar, muhasebecilerine mesaj bırakıyorlar. Kendilerini değersiz hissediyorlar, günah işlediklerine inanıyorlar. Yeniden nefes alabilmeleri için hemen koşup bir şey satın almaları gerekiyor."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Ne oluyor, ne olacak? (21.11.2024)
- Çığ (19.11.2024)
- ABD’yi konuşmaktan mı korkuyorsunuz? (18.11.2024)
- ‘Ben... şey... inanacağım’ (17.11.2024)
- Haftanın notları: Maneviyat ölünce... (16.11.2024)
- Son... Bahar (15.11.2024)
- Nükleer ciddiyet! (14.11.2024)
- Hangi aile? (12.11.2024)
- Sahnede ne var? (11.11.2024)
- Gördüm (10.11.2024)